Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bütün bu bilgiler, Mekke toplumunun ne oranda birlik ve beraberlik içerisinde olduğunu ve yine aynı şekilde ne kadar huzur ve saadete sahip olduğunu göstermesi açısından oldukça önemlidir. Kesindir ki, böylesi toplumsal tabakaların bulunduğu ve tabakalar arası geçişin sözkonusu olmadığı her toplumda, eğer birileri statükonun devamı anlamında birlik ve beraberliğin öneminden bahsediyorsa, onlar muhakkak ki, sorumluluk sahibi olmayan fakat sınırsız yetkileri ellerinde tutan, toplumsal tabaka pramidinin en üst kesimini oluşturan kişilerdir. Onlar, elbetteki bu haksız imkânlarının ve bu imkânları sağlayan toplumsal yapılaşmanın devamını isterler. İsteklerinin gerçekleşmesinin ise belirli şartlara bağlı olduğu açıktır. Bunlar öyle şartlar olmalıdır ki, toplumu teşkil eden kitleler tarafından yerine getirilmesi zorunlu görev olarak telakki edilsin. Böylelikle o kitleler, toplumsal yapının devamı için gerekirse herşeylerini feda etsinler. Sonuçta da o küçük azınlığın çıkarları korunmuş olsun. İşte bu süreçte, istenilen fonksiyonu yerine getiren en önemli gerekçe, birlik ve beraberlik gerekçesi olur. Kitleler genellikle durumlarını kabullendikleri ve değiştirmeye fazla eğilimli olmadıkları için, ayrıca o küçük mutlu azınlık da eğer şartlar değişirse, kitleler için durumun daha da kötü olacağının propogandasını büyük bir beceriyle yaptığı için, statükonun devamı için gerekli ortam kolaylıkla hazırlanmış olur. Bu aşamada birileri çıkar ve birşeylerin değişmesi gerektiğini, bir kısım insanların çok yemekten rahatsızlanmasına karşılık, toplumu oluşturan diğer çoğunluğun açlıktan kıvranmasının veya ölmesinin doğru olmadığını, bazıları en lüks şartlarda yaşarken, diğer bazılarının en basit hastalıklardan dolayı sırf imkânsızlıkları nedeniyle kıvranmasının normal olamayacağını söylemeye başlarsa, birlik, beraberlik çığırkanlığı olanca hızı ve gücüyle devreye girer. O mutlu azınlık hemen bağırmaya ve mutsuz çoğunluğu, canları, namusları pahasına vatanlarını, düzenlerini korumaya davet ederler. İdrakleri tahrip edilmiş, akletme becerilerini kaybetmiş kitleler ise, çoğu zaman bu çağrıya olumlu cevap vererek meydanlara, savaş alanlarına dökülürler. Neyi, ne adına koruduklarını, ne için savaştıklarını bilmeden canlarını, ellerindeki son mallarını ve hatta namuslarını feda ederler. Üstelik savaşı kazanırlarsa, asıl kazananın ve kaybedenin kimler olacağını bilmeden yaparlar tüm bunları. Bunlar olup biterken, sınırsız denebilecek haksız menfaatlerin sağladığı en lüks şartlarda yaşayan o küçük azınlık ise, kendilerinin haksız konumlarını yok etmeye, değiştirmeye aday olanları, toplumun huzur ve saadetinin katilleri olarak niteleyip, halkın tepkilerini onlara yönelterek,en iyi ekonomik, siyasi, hukuki, toplumsal şartlara sahip olan durumlarını korumaya devam ederler
·
1 artı 1'leme
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.