Gönderi

Karaduta Rengini Veren Aşk: Tispe ve Piremus
Bütün dutlar beyazdı; ta ki, dallarının gölgesinde Tispe ile Piremus'un aşkına şahit olup, iki gencin, meyvelerine kanları, yapraklarına göz yaşları dokunduğu güne kadar. Bir zamanlar Semiramis'in ülkesi Babil'de iki genç yaşar. Birisi şehrin en güzel kızı Tispe (Thisbe), diğeri ise yakışıklı Piremus (Pyramus). Aynı duvarın iki yanında yükselen evleriyle yakın komşu olan iki gencin birlikte geçen çocukluğu, gençliğe adım attıklarında, arkadaşlıktan aşka dönüşür. İki genç evlenmek isterler fakat; aynı duvarı kullanacak kadar yakın olan iki aile, gençlerin evliliğine izin vermeyecek kadar uzaktır birbirlerine. Ne kadar yalvarsalar da, razı edemezler ailelerini ikisi de. Görüşmeleri ve konuşmaları yasaklanan Tispe ve Piremus gün kararıp herkes uykuya dalınca, evin duvarında sadece ikisinin bildiği delikte buluşurlar yıllarca. Gün ağarıp evdekilerin uyanma zamanları gelinceye kadar konuşup koklaşırlar küçük deliğin başında. Kimi zaman gözleri buluşur delikte, kimi zaman dudakları. Zaman geçtikçe yetmez olur artık saatlerce küçük deliğin izin verdiği kadarıyla birbirlerini görmek ve dokunmak. Ellerini buluşturmak, sarılmak belki de beraber uyuyup, beraber uyanmak isterler. Ertesi gün akşam olunca, kentin dışındaki büyük dut ağacının altında buluşup kaçmak için sözleşirler. Gün kararmaya yüz tutunca, sevgilisine kavuşmanın heyecanıyla içi içine sığmayan Tispe koşarak ulaşır dut ağacına. Malum, saat yok ki aynı vakti tutturabilsinler, erken gelmiştir Piremus'tan epeyce. Heyecanla sevgilisini beklerken bir ses duyar gerisinde. Arkasını dönünce, ağzında hala yeni yediği avının kanları duran dişi bir aslan görünce koşmaya başlar. Koşarken omuzundan kayıp düşüverir dut ağacının yakınına şalı. Aslan Tispe'nin şalını şöyle bir dişleyip uzaklaşır oradan ağzının kanının izlerini bırakıp şalın üzerine. Dut ağacına doğru koşarak gelen Piremus, ağacın altında sevgilisi yerine kanlı şalını ve aslanın ayak izlerini görünce, aslan tarafından parçalandığını düşündüğü sevgilisi için haykırır acıyla tanrılara, doğaya ve en çok da öfke ile kendine. Erken gelip koruyamamıştır sevgilisini, engel olamamıştır ölümüne, onsuz yaşamaktansa ölmek yeğdir kendine. Hışımla çeker kılıcını, tüm gücüyle saplar bedenine. Yarasından fışkıran kanlar dallardaki bembeyaz dutları boyar kırmızıya. Aslanın uzaklaşmış olması ümidiyle tekrar dut ağacına doğru yönelen Tispe sevgilisinin kanlar içinde yatan bedenini ve kanlı şalını görünce bir ateş düşer içine. Sevgilisinin başında sel olur göz yaşları, yıkar taşları, toprakları, yaprakları ve dutları. Kendisi için ölen Piremus'tan geride kalmamaktadır onun da aşkı. Kılıcı alır eline ve düşer cansız bedeni sevgilisinin üstüne. İki gencin bu büyük aşkını gören tanrılar, bu aşkı karadut ağacıyla ölümsüz kılarlar. Piremus'un kanını meyveye, Tispe'nin göz yaşlarını yaprağına verirler. O kan öyle bir renge döner ki dut ağacının meyvesinde, lekesini ancak yaprağı silebilir Tispe'nin göz yaşlarıyla. Not: Yukarıda yer alan paragrafların tümü arkeorehberim.com sitesinden alıntılanmıştır.(arkeorehberim.com/...ngini-veren....)
··
18 görüntüleme
Betül okurunun profil resmi
Tam karşılar mi bilmiyorum ama sefik can'in yunan mitolojisi kitabında benzer hikayeler bulabilirsiniz
İsmail SARIKAYA
İsmail SARIKAYA
İsmail SARIKAYA okurunun profil resmi
Konu ile ilgili bir kitap var mi ?
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.