Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

“Lanet olsun, sıçtık.” Bu sözcükler, Kim’in kendini kaptırmış olduğu arzulu anlarda ağzından kaçmıştı. Birkaç saniye ne olup bittiğini anlayamadılar. Jake hâlâ kadının kalçalarına dayanmış haldeydi ama çok geçmeden kendini geri çekerek pantolonunu giydi ve kendini sırtüstü yatağa atarak bir eliyle yüzünü kapattı. Evin bir yerlerinden zil sesi gelmişti. Kim yan tarafa yuvarlanıp kalçasının altındaki yastığı çekti ve Jake’in inceleyen bakışlarından korunma amacıyla yastığı önüne koydu. “Jake, bence kapıda birisi var.” “Hadi canım?” Ses tonu bezginlik doluydu. Kim adamın vücuduna göz gezdirdi. Siyah iç çamaşı­ rı içinde, sertleşmiş durumdaydı. Uzanıp istediğini elde etme içgüdüsünü bastırmak için ellerini iki yanına yumruk yapıp bastırdı. O ereksiyonu istiyordu. Bu onun son şansı olabilirdi çünkü “yarın başka bir gündür” lafının yalnızca bir kez işe yarayabileceğini tahmin ediyordu. Jake’in masaj teknikleri yüzünden aklı bulanmasaydı muhtemelen o bir kez bile olmazdı. Jake kalçasını öptü. Dudaklarının dokunuşlarını hâlâ alev gibi hissedebiliyordu. Kapı zili bir kez daha çaldı. Belki de Jake bunu umursamayacaktı ve kapıdaki her kimse bir şekilde gidecekti ve Jake masajını bitirebilecekti. Ancak bunun yerine fısıltı şeklinde söverek ayağa kalktı. Kasıklarına doğru baktı. “Lanet olsun!” Kim kendisini hüsrana uğratan bu hayal kırıklığına inanamadı. “Duymamışsın gibi davranabilirdin,” diye öneride bulundu. Jake bıkkın bir bakış attı. “Gelen annem.” “Ne?” Bu kelime ağzından ciyaklama şeklinde çıkmış­ tı. “Anahtarı var. Eğer açmazsam yapacağı tek şey içeri girmek.” Lanet olsun! Annesi sadece birkaç adım dışarıdayken adam, Kim’in kalçalarını öpmekle meşguldü. Jake elini saçma doğru götürdü ve ona bezgin bir bakış daha attı. “Zil sayesinde kurtuldun.” Kim’in dudakları istemsizce kıpırdadı. Adamm sesi çok sönük çıkmıştı. “Annen olduğunu nasıl anladın?” “Çünkü görüşmeyi dün kendisi ayarladı. Babamın önümüzdeki haftaki doğum günü ve ona bir araba almak istiyor. Ben de bu konuda yardım edebileceğimi söyledim.” “Çok hoş.” Hiç de değil. Dışarıdan, dış kapıdan şiddetli bir ses geldi. “Jake!” “Çok geç.” Kim kısık sesleri duyabiliyordu. Jake’in annesinin yalnız olmadığını anladı. Kim daha önce birkaç kez onunlagörüşmüştü ve onu sevmişti. Ama bu durum, oğlunun dudaklarını hâlâ kalçasında hissederken, kadınla muhabbet etmek isteyeceği anlamına gelmiyordu. “Burada kal,” dedi Jake ve doğrularak birkaç dakika önce çıkardığı gömleğini aldı. Üstüne giyip düğmelerini ilikledi ve eliyle saçlarını düzeltti. Aşağıya doğru eğildi ve Kim’i hızlıca öptü. “Pekâlâ, oraya gidecek duruma geldim sayılır, değil mi?” Jake’in bakışları kadını süzdükçe o da yastığı kamına doğru çekip kucakladı. Jake’in dudaklarının kenarında bir gülümseme belirdi ama başını salladıktan sonra arkasını dönüp çıktı. Kapı Jake’in ardından kapanır kapanmaz, Kim aya­ ğa kalktı. Tangasını yerden aldı ve bacaklarından yukarı çekti. Çantasını ve elbiselerini yatağın yanındaki koltuğa fırlatılmış buldu. Sütyenini kafasından aşağı doğru çekerek giydi ama pantolonunu giyecek enerjiyi bulmasına imkân yoktu. Hızlıca banyoya gitti, dolapta koyu mavi bir havlu buldu ve onu eteklik gibi beline sardı. Kendi evine ulaşmak için yalnızca on dört kat aşağı inmesi gerekiyordu ve havlu işini görürdü. Ama önce Jake’in dairesinden, Jake’i ve annesini geçerek çıkmak zorundaydı.
Sayfa 157
·
73 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.