Gönderi

Mind control, MK Ultra, Telegram - Komplo Söylemlerinin Yerelleşme Dinamikleri
"...Karl Popper (2015: 13-15) de komplo teorilerini her şeyin Tanrı’nın gölgesinde şekillendiğini belirten dini inançların bir veçhesi olarak görür. Tanrı’yı yerinden ettikten sonra oluşacak boşluğun nasıl doldurulacağını soran Popper, bu soruya 'şeytani gruplar ve çeşitli güçlü adamlar' şeklinde cevap verir. Şeytani gruplar ve çeşitli güçlü adamlar, kurumların oluşmasında istikrarlı bir iradeye sahiptir ve bu irade, aynı zamanda tarihin istikrarlı güçlerinden birisini oluşturur. Her şey güçlü iradelerin çerçevesinde şekillenir ve bu evrende tesadüfi ya da beklenmedik olanın yeri yoktur. Bu yapısal özelliklere ek olarak, 'cinsellik ve sansasyon' komplo anlatılarının başat unsurlarından birisidir. Rezaletler, acımasız ayinler ve ahlaki skandallar birbirleriyle örüntülü bir biçimde sunulur (Karaosmanoğlu, 2021: 38-39). Komplo teorilerindeki cinsellik teması, kadın öznelerin teori içerisindeki konumuna işaret eder. Kadınlar, tarihin istikrarlı iradeler tarafından biçimlendirilen belirli anlarında cinsellikleri ile bu temanın bir parçası olurlar. Bir diğer önemli yapısal özellik ise komplo teorisi söyleminin akışkan özelliğidir. Öyle ki, bu akışkan zemin new age akımı ile faşist söylemi bir arada tutabilir. Söylemler arası akışkanlık yalnızca bir ortaklığı inşa etmez aynı zamanda ontolojik bir kuruluşu da içerir (Karaosmanoğlu, 2009). (...)Komplolar ya da politik paranoya halleri ise, tam bu yabancılaşma halinin verdiği dışlanmışlık anında ortaya çıkmaktadır. Nihayetinde, politik paranoyalar toplumla kaybedilen bağların benzer mağdurlar aracılılığıyla kazanılmasına hizmet eder. Benzer bağlamda Richard Hofstadter (1996: 4) de klinik bir vaka olarak paranoyayı politik paranoya biçimlerinden ayırır. Klinik paranoyak, düşman ve komplocu dünyayı doğrudan kendisiyle ilişkilendirirken politik paranoyak kimse bunu doğrudan ulus, kültür ya da yaşam biçimi gibi makro ölçekteki yapılar ile ilişkilendirir. Politik paranoyak kimse, tarihsel olayları yapılar arasındaki ilişkide şekillenen bir olgu olarak görmez. Tarih, birilerinin iradesinde şekillenen sonuçlardan ibarettir. Bireyler iradelerini, iktidar, basın ve sınırsız kaynak kullanarak ve nihayetinde bireylerin zihinlerini etkileyerek (brainwashing) gösterir (Hofstadter, 1996:32). Komplo söyleminin yapısına ilişkin tartışmalar nihayetinde onun kamusal söylemdeki yerine dair soruları beraberinde getirir. Karşı bilgi üretiminin sınırlarını tartışan bu çalışmalar, komplo söyleminin kötü şöhretine karşı çeşitli eleştirel tutumlar geliştirmektedir. (...)Zihin yıkama ya da zihin kontrolü gibi komplo teorilerinin ortaya çıkması ve yaygınlaşması savaş sonrası Amerika’nın politik ve kültürel iklimi uyarınca değerlendirilebilir. Amerika’nın anti-komünist propagandası ve gelişmekte olan teknolojilerin sosyal hayatı hızlı bir biçimde dönüştürmesi çeşitli muhafazakar tepkilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Zihin kontrolü gibi teknolojinin şeytani bilim adamları elinde canavarlaştığı komplo teorileri de bu muhafazakar iklimin ürünüdür (Karaosmanoğlu, 2021: 26). 1950’li yılların başlarında Kore Savaşı’ında rehin alınan 21 Amerikalı askerin komünist şarkılar söylemesi ve Amerika’nın aleyhinde beyanlar vermesi sonucunda, dönemin kamuoyu dikkatini bahsedilen tutsak askerlerin tutumuna çevirmiştir. Askerlerin kendi iradeleri ile komünist şarkılar söylemesini anlamlandıramayan ve bunun mümkün olmadığını düşünen Amerikan kamuoyu, askerlerin zihinlerinin bir şekilde Komünistler tarafından kontrol altına alındığını iddia etmiştir. Dönemin gazetecilerinden Edward Hunter, hsi nao (wash brain) olarak ifade edilen Çince tanımı Amerikanlaştırarak brainwashing haline getirmiştir (Dunne, 2013: 22-23). Bu aşamadan sonra kavram, politik olayları açıklamak amacıyla sıklıkla başvurulan bir şemsiye kavrama dönüşmüştür. Bu şemsiye kavramın toplumsal dolayıma girmesi sadece Kore Savaşı’nda rehin tutulan yirmi bir askerin tutumuna ilişkin kamuoyu tartışmaları bağlamında değerlendirilemez. Bunun yanında kavramın toplumsallaşmasında etkili olan kurumlardan birisi CIA’dır (Melley, 2011: 28). Dönemin önemli figürlerinden olan ve istihabarat teşkilatı genel direktörü olan Alan Dulles, Amerikan kamuoyunun dikkatini 'zihin savaşlarına (the battle for men’s minds)' çekmiştir. Ona göre, artık savaşın yeni bir formu bulunmaktadır ve bu form şeytani planlara sahip komünist cephe ile Amerikan toplumunun arasında gelişmektedir. Zihin savaşları (brain warfare) kavramı, bu ortaya çıkan yeni savaş formunun betimleyicisi olarak seçilmiştir ve çoğunlukla şeytani amaçlara sahip Sovyet ve komunist uygulamalarını hedef almıştır. Dulles’e göre, bu teknikler yeni komunist savaş teknikleridir ve Amerikan kamuoyu tarafından tanınması Amerikan toplumunun güvenliği için hayati bir öneme sahiptir (Melley, 2013)(...)" dergipark.org.tr/tr/download/art...
·
139 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.