Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Seçimler ve Sonuçları
“Şimdi uygarlığımızdaki azınlıkları ele alalım. Ne dersin? Nüfus çoğaldıkça azınlıklar artar. Köpekseverlerin, kediseverlerin, doktorların, avukatların, tüccarların, şeflerin, Mormonların, Baptistlerin, Birlemecilerin, ikinci kuşak Çinlilerin, İsveçlilerin, İtalyanların, Almanların, Teksaslıların, Brooklynlilerin, İrlandalıların, Oregon veya Meksika'dan gelenlerin. Sakili ayaklarına basayım deme. Bu kitaptaki, bu oyundaki, bu televizyon dizisindeki insanların, belirli ressamları, haritacıları, tamircileri temsil ettikleri anlamına gelmiyor. Pazarın büyüdükçe, Montag, daha az anlaşmazlığı kontrol altına alman gerekir, bunu unutma! Tüm küçük azınlıklar, özleriyle birlikte iyi muhafaza edilmelidir. Şeytani düşünceleri olan yazarlar, daktilolarınızı kilitler. Nitekim öyle yaptlar da. Dergiler vanilyalı tapyoka karışımı haline geldi. Kitaplar, kahrolasıca kendini beğenmiş eleştirmenlere göre bulaşık suyuna benzemişti. Eleştirmenler, kitapların satışlarının durmasında şaşılacak bir şey olmadığını söylediler. Oysa halk, ne istediğini bilerek, mutluluktan başları dönerek, çizgi roman kitaplarının daha uzun ömürlü olmasını sağladı. Şüphesiz, üç boyutlu seks dergilerini de. Anladın mı Montag. Devlet'ten tepeden inme bir şekilde gelmedi bunlar. Ne baskı, ne uyarı, ne sansür başlangıçta hiçbiri yoktu, hayır. Bu oyunu, teknoloji, kitlelerin sömürüsü, azınlıkların baskısı devam ettirdi, Tanrı'ya şükür. Bugün, bunların sayesinde, her zaman mutlu kalabileceğin için, çizgi roman kitaplarını, eski iyi itirafları ve ticaret mecmualarını okuma özgürlüğün var.” “Peki, ama itfaiyecilerin ne ilgisi var o zaman?” diye sordu Montag. “Ah” Beatty piposundan çıkan belli belirsiz dumanın içinde öne doğru eğildi. "Bundan kolay açıklanan ve doğal olan nedir? Okullardan araştırmacılar, eleştirmenler, bilginler ve simgesel yaratıcılar yerine; koşucular, atlamacılar, yarışçılar, aylaklar, açgözler, kapkaççılar, uçucular, yüzücüler çıkınca 'entelektüel' sözcüğü de hak ettiği üzere bir küfür haline geldi. Her zaman bilinmeyenden korkarsınız. Sınıfınızdaki her soruya cevap veren, özellikle 'parlak' arkadaşınızdan, kurşundan putlar gibi oturan diğer tüm öğrencilerin nefret ettiğini eminim hatırlarsın. Saatler sonra bile dövmek için, canını acıtmak için seçilen kişi o parlak çocuk değil miydi? Elbette oydu. Hepimiz birbirimize benzemeliyiz. Hiç de, anayasanın dediği gibi, kimse eşit ve özgür doğmamıştır, herkes eşit yapılır. Her insan bir diğerinin sureti olunca herkes mutlu olur, ortada çekinilecek, korkulacak, herkesin kendisini yargılamasına yol açacak dağlar yoktur. İşte böyle! Bitişik evdeki kitap dolu bir silahtır. Yak gitsin. Silahtan kurşunu çıkar. Adamın kafasını kopar. İyi okumuş bir adamın hedefinin kim olacağını kim bilebilir ki? Ben mi? Bir dakika bile böylelerini hazmedemem...
Sayfa 93-95
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.