Gönderi

197 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 5 days
Öncelikle bu kitap kesinlikle sizi bilgi seline uğratacak bir kitap. Fakat bu kitap bilgiyi size direkt vermiyor, sizi bilgiyi arayıp bulmaya teşvik ediyor. Her sayfada bu dünyadan geçmiş, küçük ya da büyük bir iz bırakmış bir kadının yaşamından kısacık bir kesit okuyorsunuz. Eğer Güney Amerika siyasi tarihine çok hakim değilseniz okuduğunuz kadınların bir çoğunu tanımıyorsunuz. Ve doğal olarak hemen internete gidip araştırmaya başlıyorsunuz. Böylece daha önce adını bile duymadığınız fakat çok ciddi işler başarmış ya da bir çok zaman vicdansız bir şekilde hakları yenmiş, dövülmüş, tecavüz edilmiş, mal gibi gibi davranılmış kadınlarla tanışıyorsunuz. Bu anlamda her yeni sayfa sizin için acı verici bir öyküye çıkabiliyor. Bir diğer husus var ki; bazı hikâyelerin ”kadın hakları” adı altında servis edilebilmek için biraz abartıldığını düşünüyorum. Örneğin Arjantin bayrağını çırılçıplak vücuduna sararak, milli marş ile dans eden kadın, bir erkek olsaydı da aynı tepkiyi alırdı diye düşünüyorum. Veyahut kitap boyunca bahsedilen devrimci kadınların işkence görmesi, mahkum edilmesi hatta öldürülmesi ekstrem bir durum olarak anlatılırken, sanki yazar bize; “Kadın olmasına rağmen devrimci oldu.“, “Kadın olmasına rağmen mücadeleye devam etti.” demektedir. Elbette bir fikri savunan dünyanın herhangi bir yerindeki devrimci bir bireyin işkence görmesi, mahkum edilmesi, öldürülmesi kabul edilebilir bir şey değildir. fakat bu durumu yaşayan tüm bireyler erkek de olsa kadın da olsa çoğu zaman aynı kaderi paylaşmıştır. Feminizmi yaşamaya ve yaşatmaya çalışırken, kadın haklarını savunurken acaba kadını ayrıcalıklı konuma getirmeye çalışıyor olabilir miyiz? Acaba kadını tabiri caizse ‘handikaplı’ tür gibi düşünerek, ona farklı davranılmasını toplumsal cinsiyet eşitliği zannediyor olabilir miyiz? Belki de en başta ‘kadın hakları’ndan bahsetmemiz bile kadını ayrıcalıklı tür olarak göstermektedir. Belki de ‘insan hakları’ndan bahsedip, kadınlar da erkekler kadar bu haklardan faydalanmalıdır demeliyiz. Belki de Paris’teki İnsan Müzesi’nde Avrupalı erkek bilim insanlarının beyinlerinin sergilendiği kavanozların çok yakınında kadınların cinsel organlarının kavanozlar içinde sergilenmesine değil, neden kadın bilim insanlarının beyinlerinin sergilenmediğine değinmeliyiz. Çünkü aynı müzede bir çok erkek cinsel organın da sergilendiğine, ama hiçbir kadın bilim insanının beyninin sergilenmediğine eminim. Öyleyse asıl sorumuz “Neden beynini sergileyecek kadın bilim insanımız yok?“ olmamalı mıdır? Eduardo Galeano sanat tarihi boyunca kadınlar için savaşan çıplak erkeklerin resmedildiği bir sürü tablo olmasına rağmen, neden Manet’in Kırda öğle yemeği tablosundan rahatsız olmuş ve bunu konu edinmiştir. İşte bu noktada kendi fikirlerimizi kendi oklarımızla öldürmekteyiz. Sonuç olarak Eduardo Galeano‘nun kadınlar kitabı geçmişteki kadınların acılarını bize tekrar yaşatırken, feminizmi tekrardan sorgulamamıza ve belki de bu fikre sıfırdan başlamamız sebep oluyor. Sırf bunun için bile okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyor ve tavsiye ediyorum.
Kadınlar
KadınlarEduardo Galeano · Sel Yayıncılık · 20202,096 okunma
·
2 plus 1
·
35 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.