Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Felsefe öğretisi ve dünya görüşü, bu zamanlarda kesinlikle yalnızca belirli okulların egemen olduğu dar çevrelerle sınırlı değildi. Felsefe, orta halli bir zenginliğe ve serbest vakte sahip birinin mahrum kalmak istemeyeceği bir ge­ nel kültüre hiçbir zaman Helenistik dönemde olduğu kadar, herhangi bir bi­ çimde, bir temel ve bütünleştirici tutarlılık sağlamamışh. Zamanın eğitimli in­ sanlarının genelde sahip olduğu, doğrudan algının ötesinde kalan varlık ve ya­ şamın işleriyle daha tutarlı ve kesin bir biçimde ilgilenen düşünceler felsefi öğ­ retilerden alınmıştır. Bu, bir dereceye kadar ruhun doğası ve kaderi hakkındaki yaygın tasavvurlar için de geçerlidir. Ancak felsefe, bilinmezler diyarındaki akıldışı ama o toprak için doğal olan inançları, asla tamamen değiştiremez ve­ ya bashramazdı. Bu inançlar felsefi olarak aydınlanmış olanları bile etkilemiş ve otoriteleri her çağda çıkarsız bilgi arayışını anlamaya muktedir olmayan birçok kişi için çok yüksek kalmıştı. Evrensel felsefe kültürünün bu en parlak döneminde bile, ruha dair halk inancı hala yürürlükte kalmış, filozofların na­ zariyeleri veya öğretilerinden etkilenmemişti. Bu inancın kökleri herhangi bir nazariyede değil, fiili ruhlar kültü uygula­ malarında idi. Yukarıda Yunan yaşamının daha erken bir dönemi için tasvir et­ tiğimiz ruhlar kültü,ı değişmeden ve etkisini yitirmeden hala devam ediyordu. Bunu, bu sonraki dönem edebiyatından geriye kalanlardan çok önemli bir ka­ nıt üretemememize rağmen, güvenle öne sürülebiliriz. Bu edebiyatın içeriği ve tarzı, içinde böyle bir kanıtın bulunmasını pek bekleyemeyeceğimiz türdendir. Ancak daha eski dönemin ruhlar kültünü açıklamak için verilen edebi kanıtla­ rın büyük bir kısmı bu çağ için de oldukları gibi kolaylıkla uygulanabilir. Bu dönemin son zamanlarında bile, Lukianos'un Yas Üzerine yazısı, eski ve kutsal adetlerin tüm kapsamıyla sürmesine tanıklık eder: Cesedin yıkanması, kutsal yağların sürülmesi ve taç takılması, sehpanın üzerinde törensel sergilenmesi, defne kadar ölü beden etrafında aşırı ve şiddetli ağıt yakma ve hala yürürlükte olan tüm geleneksel adetler; ve sonra törensel defin; ölünün mülkünden onun­ la birlikte yakılan ya da mezara gömülen ölümden sonra bile zevk alacağına inanılan değerli eşyalar; ölünün çaresiz ruhunun dökülen şarap ve yakmalık sunularla beslenmesi; akrabaların tuttukları ritüel orucun üç gün sonra ölü yemeğinde açılması
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.