Gönderi

Çocuğun anneye olan ihtiyacı sevilme, beslenme ve korunmayı kaybetmeme çabası gerçekten de küçümsenecek bir şey değildir. Hatta birçok yetişkin insanda annelerine bağlılığın sürdüğü ve eşlerinde bile annelerinin bir devamını aradıkları görülebilir. Erkeğin annesine olan bağlılığı anlaşılır bir olgudur. Daha doğmadan önce, bir ceninken anne onun dünyasıdır. Anne onu sarar, korur ve besler, doğumdan sonra bile aynıdır durum. Annenin yardımı olmadan yaşamda kalması olanaksızdır. Anne figürüne olan bağlılık ve bağımlılık herhangi bir başka insanda olan bağlılıktan farklıdır. Anneye bağlılık, çocuğun hiçbir sorumluluğu olmadan ve çaba göstermeden korunup, sevildiği duruma olan bir özlemdir. Ama bu özlemi duyan yalnızca çocuk değildir. Dünyayı göz önüne alacak olursak, her insan çaresiz ve güçsüzdür, tıpkı bir çocuk gibi. İnsan kendini koruyabilir ve bir ölçüye kadar da kimseye muhtaç olmadan yaşayabilir. Ancak karşı karşıya kaldığı tehlikeler, riskler ve bilinmezlikler düşünülür; hastalıklar, fakirlikler ve haksızlıklarla mücadele gücünün ne denli az olduğu göz önüne alınırsa, belki de yetişkinlerin çocuklardan daha fazla güçsüz ve yardıma muhtaç oldukları ortaya çıkar. Çünkü çocuğun onu her türlü tehlikeye karşı koruyan sevgi dolu bir annesi vardır. Yetişkin bir insanın ise kimsesi yoktur. Arkadaşları, karısı ve bazı sosyal güvenlik önlemleri ona yardımcı olurlar. Ama yine de kendini korumak ve istediklerini elde etmek olanakları son derece kısıtlıdır. Bu durumda yeniden bir anne ve yeniden çocuk olabileceği bir dünya arayışı içinde olmasına şaşırmamak gerekmektedir. Freud'un yanıldığı ve varsayımları yüzünden yanılmak zorunda olduğu nokta, anneye olan bağlılığın cinsel yönde olduğu inancıydı. Bu bağlılığın asıl nedeni az önce belirttiğimiz o cennetsi duruma duyulan özlemdir. Hem anne figürü yalnız çocuklukta değil, bazı insanlar için tüm yaşamları boyunca süregelen bir önem taşır.
Sayfa 217Kitabı okudu
·
18 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.