Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

426 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
"İnsanoğlu çıkarı uğruna yerküreyi bir limon gibi sıkabilirdi..."
Aytmatov... Anlatılmaz okunur...Öyle bi yazar ki okuyupta beğenmediğim hiç bir kitabı yok.. Yaa bir yazarın her kitabı mı harika olur.. Yine çok güzel, dolu dolu bir kitap okudum... Kurgu,birbirinden güzel anlamlı efsaneler,sozde insanlığın yararına ideolojilere,diktatörlüğe müthiş bi eleştiri var.. Hatta bu kitabın içinde olan öğretmen Abutalip'in başına gelenleri anlatan kısım çıkarılmış, sonradan ayrı olarak "Cengiz Han'a Küsen Bulut" Adıyla yayınlanmış... Her iki kitaptan da bahsedeceğim burada Kitap Yedigeyin dostu Kazangab'ı ölüm haberini alması ile başlayıp, bir günde geçmişe dalıp düşünmeyesiyle devam eder, burada bir gün bir asır gibidir... Tabi yazarımız araya biribirinden güzel dolu dolu efsaneler serpiştirir.. İnsanların kaderi,duaları,Allaha olan inancı üstüne çok güzel tespitler yapar; “Şu anda, madem ki böyle bir makamda yüzümü Sana verdim, yaşadıkça ve aklım başımda oldukça Sana sesleneceğim, beni işit Allah’ım! Bilinen bir gerçektir ki insanlar Sana ancak çaresiz kalınca yardım dilemek için başvuruyorlar ve ellerinden başka bir şey gelmiyor. Bize acı, bizi koru, bize yardım et Allah’ım. İnsanlar, doğru olsun, yanlış olsun, haklı olsun haksız olsun, her şeyi Sen’den isterler. Bir katil bile içinden, Sen’in onun yanında olmanı ister. Oysa Sen hep susarsın. Neyleyim ki biz insanlar böyleyiz ve Sen’i özellikle başımız darda olduğu zaman hatırlarız, yalnız böyle zamanlarda varmışsın sanırız. Yalvarıp yakarmalarımızın sonu gelmiyor..." Kitapta savaşın vahşetin olmadığı bir dünyadan bahsediyor yazarımız ve keşke öyle bi dünya olsa dedirtiriyor; "Bununla beraber, karşılaştığımız bir gerçek bizi büyük bir şaşkınlık içinde bıraktı: Bu gezegenin insanları, devlet denilen kurumun ne olduğunu bilmiyorlar. Para, savaş, silah gibi şeylerden haberleri bile yok. Belki uzak geçmişlerinde savaşmış, devletler kurmuş, para kullanmışlardır. Bunun sonucu olarak başka sosyal davranışlar içinde bulunmuşlardır. Ama bugünkü aşamada, devlet gibi zorlayıcı bir kuruluşu, savaş gibi mücadele biçimlerini bilmiyorlar. Eğer onlara, bizim gezegenimizde ardı ardına, kesilmeyen ve yıkıma götüren silahlı çatışmaların olduğunu söylesek, anlatmaya kalkışsak, şüphesiz bunu pek saçma bulacak ya da meselelerin çözümü için çok barbarca, çok vahşi bir usûl olarak göreceklerdir..." Mankurt efsanesi beni çok etkiledi önce mankurt nedir onu bırakayım buraya; "Bilinci, benliği olmadığı için, efendisine büyük avantaj sağlarmış. Ağzı var, dili yok, itaatli bir hayvandan farksız, kaçmayı düşünmeyen, bu yüzden de hiç tehlike arzetmeyen bir köle imiş. Köle sahibi için en büyük tehlike, kölenin başkaldırması, kaçmasıdır. Ama mankurt isyanı, itaatsizliği düşünemeyen tek varlıkmış... " Evet insanın bilincini, hafızasını yok etmek gibi bir vahşet işleniyor.. Kanım dondu okurken... "Bir insanın elinden malı-mülkü, bütün zenginliği hatta hayatı bile alınabilir, diye söylendi, ama insanın hafızasını almak gibi bir cinayet işlenir mi?... " İnsan insana bunu nasıl yapar? Nasıl bir caniliktir bu? Başınızı kitaptan kaldırıp uzun uzun düşündürüyor sizi.. Ama yok cevabı.. Yazarın başka bi kitabında dediği gibi; "İnsanoğlu çıkarı uğruna yerküreyi bir limon gibi sıkabilirdi.. "Kendi kendine de soruyordu: Bu insanlar hangi şartlar altında, nasıl bir hayat yaşıyorlardı ki böylesine vahşi, barbar olabiliyorlar? Esir ettiklerinin hafızasını da bu kadar acımasız yok edebiliyorlar?.." Bir diktatörlük ki hiç bir suçu olmadığı halde, kendini çocuklarına ailesine adamış bir öğretmenin suçsuz yere ölmesine, küçücuk çocukların babasız kalmasına sebeb oluyor.. Her ne kadar suçsuz olduğu bilinse de, sırf bilirenin doymayan menfaati uğruna harcanıyor.. Sonrasında suçsuzluğu ortaya çıkıyor sözde her ne kadar başta suçsuz olduğu bilinse de ama bir önemi yoktur artık... "Devletin çıkarlarından daha önemli ne olabilirdi? Bazıları insan hayatının önemli olduğunu sanıyorlardı.. ne lâf ya! Devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insandır. Yakı­lacak insan olmazsa soba söner. Sönen, yanmayan sobanın da hiçbir yararı yoktur. Ama öte yandan bu insanlar da dev­let olmadan yaşayamazlar: Sobayı tutuşturan, yakan onlar­dır. Sobayı yanar tutmakla görevli olanlar da ona yakıt te­min etmelidirler. Her şey buna bağlı...." (Cengiz Han'a küsen Bulut) Cengiz Han'a küsen Bulut adını, Abutalip'in kaleme aldığı ve suç delili sayılan, diktatörlüğü eleştiren bir efsaneden alıyor.. Bu "Gün Olur Asra Bedel" Kitabının devamı olan kitapta abutalip'in başına gelenleri detaylıca öğreniyoruz.. Yazar kitapta geçen bu küçük efsaneyi öyle güzel kaleme almış ki hemen Cengiz Han'ı anlatan bi kitap alıp okumak istedim... Yazar bu kitapta dikdatörlüğün acımasızlığını çok güzel bi şekilde işlemiş.. Her iki kitapta dolu dolu müthişş....)) Kitabın şurasında duygulanmamak elde değil.. Çocuklar yılbaşında heyecanla Noel Babayı beklemekte ama o ıssız yere Noel Baba'nın gelmeyeceğini bilen Yedigey çocukların umudunu kırmaamak için onlara küçük armağanlar hazırlayıp,Noel Babanın yani Ayaz Ata'nın ağzından çocuklara şu mektubu yazar; "Sevgili yavrularım Daul ve Ermek! Sizin bu ünlü Boranlı’ya çok erken, saat beşte geldim. Siz yataklarınızda mışıl mışıl uyuyordunuz. Hava çok soğuktu. Ama soğuk bana hiç dokunmaz. Zaten ben de çok soğuğum. Sakalımın tüyleri bile buz yündendir. Tren burada sadece iki dakika durdu. Ancak bu mektubu yazacak ve armağanlarınızı bırakacak kadar zamanım oldu. Torbada köydeki bütün çocuklar için birer elma ve ikişer ceviz bıraktım. Kusura bakmayın. Çok işim var. Daha pek çok çocuk beni bekliyor. Onlara da uğramalıyım. Gelecek yılbaşında sizinle görüşmeye çalışacağım. Şimdilik hoşçakalın..." Ahh kalbi güzel Yedigey.. Keşke heys senin gibi olsa.... O kadar çok ihtiyacımız var ki Yedigey gibi insanlara... Birbirinden güzel, dolu dolu,mükemmel iki kitap..Canım Aytmatov yine yapmış yapacağını.. Çokk beğendim şiddetle tavsiye ederim...))) Son olarak bi kaç alıntı bırakıyorum; "Umutsuzluk ve acılar içinde kıvransa da bazen kendi kendi­ne sormadan edemiyordu: “Niçin böyle davranır bunlar? Görünüşe bakılırsa onlar da insan! İnsan insana nasıl bu ka­dar acımasız olur, bu kadar nefret duyar?..." "Yeryüzündeki bütün yaratıklar arasında Şeytanla hemen uyuşan, anlaşan tek yaratık insan idi. Bu uyuşma sonunda, yüzyıllar, bin yıllar boyunca kötülük ekti, kötülük biçti ve kötüye zafer kazandırdı. Evet, kötülük yapma ve yayma konusunda insanla yarışabilecek yaratık yok­tu..." "Evet, Büyük Han’ın ulaşamadığı, gü­cünün yetmediği tek varlık ‘Gök’ idi. Tanrı’yı simgeleyen Göğü, hiçbir şey korkutamaz, hiçbir kuvvet, hiçbir ordu onu yene­mezdi. Öyleyse ‘O’na tapılır, O’na dua edilirdi. İnsanların yazgısını, âlemlerin hareketini belirleyen O idi..." "Yüreğinde, bir toprak kayması gibi bir hareket başlamıştı ve bunu durdurmaya onun gücü yetmiyordu..." "Gece yıldızının alnına asacağım İmparatorluğumun tacını... Yoldaki karınca bile kurtulamayacak Atlarımın nalları altında ezilmekten... Soyumdan gelen mirasçılarım Kudretin değerini anlayacaklar Ve bana minnet duyacaklar Yorgun atımın sırtından Tarihin ağır yükünü indirecekler..." "Onları okula gönderirken bekledikleri sonuç bu muydu? Umduklarının tam tersi bir sonuç almışlardı.. Niçin? Nasıl böyle olmuşlardı? Yüzlerine bakılmaz insanlar halinde yetişmelerinin sebebi neydi?..." "Cengiz Han böylece, askerî zaferler uğruna, doğa ka­nunlarını zorluyor, Tanrı’nın gücüne gidecek şekilde dav­ranmış oluyordu..."
Gün Olur Asra Bedel
Gün Olur Asra BedelCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 201045,5bin okunma
·
76 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.