Gönderi

520 syf.
10/10 puan verdi
TOYGAR IŞIKLI-BEN HAYATIN MAĞLUBUYUM
İÇİNİ ACITAN ŞEY DE ZATEN BUYDU; YAŞAMAK.. Az önce bir alıntıya denk geldim, içim burkuldu ve Martin hakkında bir şeyler yazmak istedim. Martin kendi halinde yaşayan biridir. Birgün tesadüfen tanıştığı bir aile sayesinde hayatı değişir. İlk görüşte, ailenin kızına aşık olur. Ne var ki bu aile kültürlü(!) ona göre üst sınıftan bir ailedir. Martin ise iyi bir eğitim alamamış, zar zor geçinen, kaba bir konuşması olan tabiri caizse bir sokak serserisidir. Bu farklılıkları en derinden hisseden Martin kendini geliştirmek ister, onlara layık olmak ister ve günlerce uykusuz geceler geçirerek kendini geliştirir. Martin'in bir de hayali vardır, yazar olmayı çok istediği için sürekli bir şeyler yazar. Martin başarılı olmak için çok çabalar ve sonunda aşkına karşılık bulur ve aileye kendini bir nebze de olsa kabul ettirir. Ama o erişilemez ortama girdiğinde hiçbir şeyin hayal ettiği gibi olmadığını, cehaletin sınıf ayrımı yapmaksızın her yerde olabileceğini öğrenir. Çevresindeki insanlar onun hayallerine, yapabileceklerine inanmazlar. Ruth hanımefendi Martin'in en ihtiyaç duyduğu zamanda onun yanında durmaz. Aşkları bu sorunun üstesinden gelemez. Martin yapmacık yüzleri görmeye başladığında gittikçe insanlardan uzaklaşmaya başlar ve kendi dünyasına kapanmaya başlar. Kitabın başlarında Martin'in 4-5 saat uykuya bile tahammül edememesi, uykuyu zaman kaybı olarak görmesi ama yaşadığı olaylardan sonra sürekli uyuması ruh halini ortaya çıkarıyor. Bu ayrıntı beni üzüyor. Hayatın değersizliğiyle yüzleşen insanın kaçışı uykuda (yarı ölüm) bulması.. Ruth kitabın sonunda Martin yazarlıkta başarılı olunca ailesinin de isteğiyle ona geri dönmeye karar verir, Ruth evden ayrılırken Martin'in köşede onun abisini gördüğü zaman hissettiği duyguları çok net hissettim. O, baktığın yerde eskisini göremediğin ya da aslında hep yanlış baktığını anladığın ve tiksindiğin an. Ruth ailesinin istemediği bir ilişkide bulunmamakta kendince haklı olabilirdi ama son yaptıkları çok karaktersizceydi. Ruth aslında Martin'i sevmiyordu, sevilmeyi sevmişti. Sürekli Martin'i değiştirmeye, bir kalıba koymaya çalıştı. Kendi at gözlüklerinin farkına hiç varmadı. Burada bir cahil varsa o da sensin, sizsiniz. Ruth sana söyleyeceğim tek şey bu. Umarım göbekli bir bankacıyla evlenip 5 çocuğunla, sahte cemiyet hayatınla mutlu mesut yaşamışsındır. Martin'i hatırlama çünkü onu hatırlamayı hak etmiyorsun. Neyse.. Martin Ruth'u çok sevdi, çok masum sevdi. Kitaba kendimi o kadar çok kaptırdım ki bir süre sonra Martin'in bütün harcalamalarını, kazandığı parayı hesaplamaya başladım. Cent hesabı yapmaktan kafam şişmişti, kitabı bitirdikten sonra günlerce kafamın içinde o para hesapları vardı. Ablasının verdiği para beni duygulandırıp mutlu etmişti. Hele ki bu cent hesaplarından sonra 100 dolar kazandığı zaman heyecandan ölmüştüm, inanılmaz büyük bir para gibi gelmişti bana. Çok mutlu olmuştum bana neyse :D Kitabın sonunda Martin kendisine inanan tek insana verdiği sözü tutup ona iyi bir hayat kurar. Yapması gereken her şeyi yapıp gemi yolculuğuna çıkar. Devamını getirmek istemiyorum. Çünkü benim finalimde Martin pes etmiyor. Kendisine başka bir yol çiziyor ve dünya turuna çıkıp gününü gün edip hayatının tadını çıkarıyor. Martin bunu hak ediyor çünkü. Hala bir yerlerde gemi yolculuğu yapıyor. Hatta yanına Gatsby'i de almış. İyi arkadaş olmuşlar, birlikte okyanusta büyük ve huzurlu bir yolculuğa çıktılar. Belki birgün Akdeniz'den geçerler :). Kitap gerçekçi bir üslupla kaleme alınmış, Martin okuyucuya empati kurdurtan ve kendini anlatabilmiş bir karakter. Satırları okurken karşımda oturuyormuş gibi hissettim. Gerçek hayatta da etrafımızda birçok Martin var, gözlerine bakınca hemen tanıyoruz. Çünkü hepsinde o bakış aynı. Lütfen sevecek bir şeyler bulun. Hiçbir şey bulmazsanız da kendinizi sevin, kendinizden vazgeçmeyin. Mutlu olun. youtu.be/q9WaxSKfqus?si=...
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202392.6k okunma
·
23 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.