Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Toplumsal Kutuplaşma
Toplumsal kutuplaşma, farklı grupların keskin bir şekilde bölünerek toplumun da bölünmesine yol açan bir çatışma alanıdır. Bu; genellikle ideolojik, siyasi veya kültürel farklılıklardan dolayı ortaya çıkar. Kutuplaşma, birlik içinde çalışmayı, uzlaşmayı ve diyaloğu engeller. Ve en kötü yanı, daha düne kadar birlik içinde olan halkın, bölünmesi ve daha ileri giderek birbirine düşman kesilmesidir[1]. Bu yüzden kutuplaşma, hiçbir koşulda halka yarar sağlamaz, kutuplaşma sadece siyasilere yarar sağlar. Amacı kendilerine insanları çekmek olan siyasilerin, kutuplaşma sayesinde işi daha da kolaylaşır. Yani hiçbir siyasi, kutuplaşma tehlikesini önlemek istemez. Hatta bu ateşi daha da körüklerler. Ülkemizde bunun örneklerini sıkça görmekteyiz: Halkın söylemi, parti liderlerinin söylemidir. Türkiye’de Kutuplaşma Kutuplaşma, Türkiye’nin en büyük sorunlarından biridir. Kutuplaşmaya Türkiye tarihinden kanlı örnekler vermek mümkün. Lakin giyim üzerinden doğan ‘günahkar-yobaz’ çatışması örneğiyle bile kutuplaşmanın sadece bir kesimine değil, ülkenin her kesimine yayıldığı görülmekte. Kutuplaşmanın Demokrasimize Zararı “Demokrasinin amacı, farklılıkları yok etmek değil, uzlaştırmaktır. Demokrasi, zıtların bir arada bulunması zorunluluğundan kaynaklanır. Karşıtların birbirlerini yok etmesi değil, tamamlamaları gerekir. Demokrasi bu nedenden dolayı uzlaşmayı zorunlu kılar. Uzlaşmasız yaşayamaz!”[2] Kutuplaşmanın yoğun olduğu ülkelerde demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. “Çünkü demokrasi dediğimiz şey farklı fikirlerin bir arada olabildiği ve bu farklılıkların doğal olarak kabul edildiği bir ortama dayanıyor.”[3] Kutuplaşmanın yoğun olduğu toplumlarda fikir özgürlüğü, sağlıklı bir tartışma ortamı yoktur. Oysa bu ikisi olmadan demokrasi de olmaz. “Oysa en büyük bilgelik, ayrım gözetmeksizin herkesi ilgilendiren ve farklı partilerdeki insanları bir araya getiren meseleleri yoluna koymak, bireyleri tatlı dille ikna edip birleştirmek ve uzlaştırmaktır.”[4] Bu toplumlarda halkın yararına seçimlerde gerçekleştirilemez. Çünkü taraflar yararlarına göre değil, diğerlerini reddetmeye yönelik kararlar alırlar. Demokrasi gereği farklı görüşler olacaktır, olmalı da. Demokrasi; çok partiden değil, farklı partilerden doğar. Bu yüzden sağlıklı bir demokrasi için zıt görüşlere düşmanlık değil, saygı beslemeliyiz. Ancak cahil toplumlar, zıt fikirlere düşmanlık besler. Kutuplaşmış yani cahil toplumlarda yaygın olan bir yanılgı ise: “Güçlü olan haklı olandır.” Güçlü olan haklı olanı yok ettiği için (tabiki güçlü olanın haksız olduğu zamanlarda) doğal olarak haklı olduğu yanılgısına kapılıyoruz. “Öyleyse kabul edelim ki, güç hak yaratmaz ve insan ancak ‘halı güce’ boyun eğmelidir.”[5] Farklılıkları yok ettiğimiz zaman kendimizi de yok ederiz. Farklı görüşlerden yana olacağız. Farklı görüşlerin var olmasından yana olacağız. Lakin yeri geldiğinde varlığımızı sürdürebilmek için bir olacağız. Tıpkı ‘Millî Mücadele’ zamanında olduğu gibi. “Halkın gücü ancak toplaşmış bulunduğu zaman etkili olabilir: Yere dağınık olarak serpilen barutun etkisi gibi, ulusun gücü yayıldıkça uçup gider, yok olur.”[6] “-Benden ileri, ama dönmüş bana bakıyor. Neden? - Senin yaptıklarını görüp de yapmamak için.”[7] Bu yazıda bilimsel bir yazı ortaya konulmaya çalışılmamamıştır! [1] Muzaffer Şahin’in gerçekleştirdiği Robbers Cave (Hırsızlar Mağarası) Deneyi durumun daha net anlaşılmasını sağlayacaktır. [2] Ahmet Taner Kışlalı (2018), Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi, Kırmızı Kedi Yayınevi, syf. 253-4 [3] youtube.com/watch?v=y1Uzvyd... [4] Francis Bacon (2017), Denemeler - Güvenilir Öğütler ya da Meselelerin Özü, Türkiye İş Bankası Yayınları, syf. 223 [5] Jean-Jacques Rousseau (2006), Toplum Sözleşmesi, Türkiye İş Bankası Yayınları, syf. 7 [6] Jean-Jacques Rousseau (2006), Toplum Sözleşmesi, Türkiye İş Bankası Yayınları, syf. 79 [7] Özdemir Asaf (2009), Kırılmadık Bir Şey Kalmadı, Yapı Kredi Yayınları, syf. 79
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.