Gönderi

Cesaret mi diyelim, muhabbet mi diyelim, aşk mı diyelim bu olaya...
~•~ Hz. Ali (radıyallahu anh), Kûfe’ de halife iken, bir gün İslâm’ın destan yazdığı o ilk günlere şahit olmayan genç nesle: “ Söyleyin bakalım "Men eşca uün-nas?/İnsanların en cesuru kimdir?” diye sormuştu. Soruya muhatap olan o günün Müslümanları, cesaret deyince akıllarına hep Hz. Ali geldiği için: “Ente Ya Emir el-Mu'minin/ Sensin Ey Muminlerin Emiri!” demişlerdi. Hz. Ali: “Hayır, ben değilim. İnsanların en cesuru Hz. Ebû Bekir’ dir" demişti. Neden Hz. Ebû Bekir olduğunu merak eden O bakışları görünce, Hz. Ali anlatmaya başlamıştı: “Bizler bir avuç iman eden kardeşlerimizle beraber daha nübüvvetin ilk günlerinde Kâbe’ de namaz kılıyorduk, o anda Mekke’nin kara yüzlü adamları bize ve Efendimiz’e (sallallahu aleyhi vesselem) saldırdı. Kimi Allah Resûlü’nü (sallallahu aleyhi vesselem) itekliyor, kimi cübbesini çekiyor kimi üzerine çöreklenmiş O’ na (sallallahu aleyhi vesselem) vuruyordu. Biz ise elimiz kolumuz bağlı hiçbir şey yapamadan sadece olanları seyrediyorduk. Bir anda baktık ki ötelerden cübbesi rüzgârda savrulan, ama gelişi ile etrafa izzet saçan biri bize doğru yaklaşıyor. Gelenin kim olduğunu merak etmiştik, o yiğitçe gelen naif bedeni ile o gün bir aslan kesilen Hz. Ebû Bekir’ den başkası değildi. Koşa koşa bize doğru geliyor, kendisine engel olanları bir bir deviriyor ve Kâbe’nin duvarlarında yankılanan şu sözü haykırıyordu: “Etaktulüne racülen en yekule rabbî Allah/ Bir adamı sadece ‘ Rabbim Allah’tır" dediği için mi öldüreceksiniz?” Bu sözleri en gür sedası ile haykıran Hz. Ebû Bekir, gelip kendini o anda Mekkelilerin saldırılarına muhatap olan Efendimiz’in (sallallahu aleyhi vesselem) üzerine atıyordu. Bu sefer, kara yüzlü adamlar Efendimiz’i (sallallahu aleyhi vesselem) bırakıyor; Hz. Ebû Bekir’i ortalarına alıyorlardı ve başlıyorlardı onu dövmeye... Yumruklar, tekmeler, hakaretler havada uçuşuyordu. Ukbe b. Ebî Muayt, öfkesini alamıyor, Hz. Ebû Bekir’i yere düşürüyor; göğsünün üzerine oturuyor, eline aldığı ayakkabı ile yüzüne yüzüne vuruyordu. Ağzı, gözü, burnu dağılan Hz.Ebû Bekir daha fazla acılara dayanamıyor; oracıkta bayılıyordu, o anda kabilesi Benî Teym, olaydan haberdar oluyorlar, gelip Hz. Ebû Bekir’i onların elinden kurtarıyorlardı. Her tarafı kan-revan içerisinde ve baygın bir halde evine taşıyorlardı. Hz. Ebû Bekir’in o gün için Müslüman olmamış annesi, Selma bint Sahr, ya da bilinen künyesi ile Ümmü’l-Hayr, oğlunu o halde görünce feryat ve figan ediyor, gözyaşları içerisinde oğlunun kanlarını temizliyor ve baygın olan oğlunun uyanmasını bekliyordu. Nice sonraları Hz.Ebû Bekir gözlerini açıyor, biraz kendine gelir gibi oluyordu. Uyanır uyanmaz ağzından çıkan ilk söz: “Mafuile bi Resûllillah/Allah Resûlü’ ne ne oldu?" sözü oluyordu. Söyler misiniz öyle bir cesareti ortaya koyarak insanların en cesuru olmayı hak eden Hz. Ebû Bekir değil de kimdir? ~•~
Sayfa 38
·
43 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.