Gönderi

120 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 28 hours
Uzun zaman basımı olmadığından merakla beklediğim ve aradığım kitabı iki gün önce doğum günümde tesadüfen buldum ve tek solukta okudum. Dili akıcı ve kurgusu çok güzel oturmuş. Kitabın içinde bir bölüm var ki kalbimden vuruldum diyebilirim. Spoiler veriyorum ve bu bölümü burada paylaşmak istiyorum. Okuyun, okutturun!!! BEN VARIM. DÜŞÜNÜYORUM. VAR OLACAĞIM. "Benim ellerim... Benim ruhum... Benim göğüm... Benim ormanım... Benim dünyam... Bunlardan başka ne söyleyebilirim ki? Sözcükler bunlar. Cevap bu. Burada, dağın zirvesinde ayakta duruyorum. Başımı göğe kaldırıp kollarımı açıyorum. Bu, benim vücudum ve ruhum, bu bütün araştırmalarımın neticesi. Etrafımdaki şeylerin anlamını bilmeyi dilemiştim. O anlam benim. Var olmanın bir ispatını bulmak istiyordum. Var olmak için ispata ihtiyacım yok, varoluşum için bir onay sözcüğüne ihtiyacım yok. İspat da onay da bizzat benim. Gören, benim gözlerim ve bakışlarım dünyaya güzellik bahşediyor. Duyan, benim kulaklarım ve kulaklarımla duyabilmek, şarkıların dünyaya armağan ediyor. Düşünen, benim aklım ve benim aklımın yargısı hakikati bulma yolundaki tek ışık. Seçim yapan, benim iradem ve saygı duyacağım tek hüküm, irademin seçimi. Bana pek çok sözcük bahsedildi; bazıları bilgelik dolu, bazıları yanlış ama içlerinde yalnızca üç tanesi mukaddes: "Ben onu istiyorum!" Hangi yolu seçersem seçeyim, yolumu gösterecek yıldız benim içimde; kılavuzum olan yıldız ve yolu gösteren mıknatıs taşı. İkisi de bir tek noktayı gösteriyor. İkisi de beni işaret ediyor. Üzerinde durduğum şu yerin, dünyanın merkezi mi yoksa ebediyette kaybolmuş bir nokta mı olduğunu bilmiyorum. Bilmiyorum ve umursamıyorum. Çünkü burada sahip olabileceğim mutluluğun ne olduğunu biliyorum. Mutluluğumun kendini haklı çıkarmak için daha yüksek gayelere ihtiyacı yok. Mutluluğum herhangi bir sona giden bir vasıta değil. Varış noktası kendisi. Hedefi kendisi. Gayesi kendisi. Ben de başkalarının hedefledikleri sonlara ulaşmaları için kullanacakları bir vasıta değilim. Onların hizmetine sunulmuş bir araç değilim. Onların ihtiyaçlarını karşılayan hizmetkâr değilim. Yaralarını saran bandaj değilim. Sunaklarındaki kurban değilim. Ben bir insanım. Bana ait olan bu mucize, benim sahip olduğum ve koruyacağım bir şey. Ben koruyacağım, ben kullanacağım ve onun önünde yalnız ben diz çökeceğim! Sahip olduğum serveti ne kimseye teslim edeceğim ne de kimseyle paylaşacağım. Ruhumun hazinesini bozuk para gibi harcanıp ruh fakirlerine sadaka olsun diye rüzgârın hâkimiyetine terk etmeyeceğim. Kendi servetimi kendim koruyacağım: benim düşüncem, benim iradem, benim özgürlüğüm. Ve bunların içinde en önemlisi de hürriyetimdir. Kardeşlerime hiçbir şey borçlu değilim, onlardan da hiçbir şey istemiyorum. Kimseden benim için yaşamasını istemediğim gibi ben de hiç kimse için yaşamıyorum. Hiçbirinin ruhunda gözüm yok ve hiç kimse benim ruhuma hasetle bakamaz. Kardeşlerimin düşmanı da dostu da değilim ama kim ne hak ediyorsa onu kazanacak benden. Ve kardeşlerimin sevgimi kazanmaları için sırf doğmuş olmaları yetmez, daha fazlasını yapmalılar. Sevgimi hiç kimseye sebepsiz yere vermem, her yoldan geçene sırf istedi diye sevgimi bahşedemem. Ben insanları sevgimle şereflendiririm. Şeref ise kazanılması gereken bir şeydir. İnsanların arasından arkadaşlarımı ben seçeceğim, ne efendi ne de köle olacaklar. Gönlüm nasıl istiyorsa öyle seçim yapacağım, onları sevecek ve saygı duyacağım ama onlara ne emir vereceğim ne de itaat edeceğim. İstediğimiz zaman el ele vereceğiz, istemediğimiz zaman ayrı yollarda yürüyeceğiz. Ne de olsa herkes kendi ruhunun tapınağında yalnızdır. Bırakın herkesin içindeki bu mabet dokunulmamış, lekelenmemiş olarak kalsın. Bırakın insanlar istedikleri zaman el ele versinler fakat yalnızca kutsal mabetlerinin eşiğinden ötede. "Biz" kelimesi, kişinin tercihi olmadığı sürece ve ikinci sırada olmadığı sürece kullanılmamalıdır. Bu sözcük insanın ruhuna ilk kelime olarak yerleşmemelidir yoksa bir canavar haline gelir; dünyadaki bütün kötülüklerin, insanın insana ettiği eziyetin, korkunç bir yalanın kaynağı olur. "Biz" kelimesi, insanların üzerine serpilmiş kireç gibi, kuruyup taş kadar sert olur ve altındaki her şeyi tuzla buz eder ve beyaz ve siyah olan her şey kirecin griliği içinde boğulur. Ahlaktan yoksun kişilerin, iyi insanların erdemine ve güçsüzlerin, muktedir insanların kuvvetine el uzatmasını; ahmakların, düşünen kafaların irfanına ortak olmasını temin eden şey bu "Biz" kelimesidir. Bütün eller, en kirlisi bile uzanabilecekse saadetimin ne kıymeti olabilir? Aptalların bile bana emir verebildiği yerde aklımın ne kıymeti olabilir? Sefil ve güçsüzler de dâhil olmak üzere bütün yaratıkların tahakkümü altında kalan hürriyetimin ne kıymeti olabilir? Yalnızca boyun eğecek, kabul edecek, itaat edeceksem hayatımın ne kıymeti olabilir? Ama bu çürümüş düzen artık yetti. "Biz" canavarıyla, bu serfliğe, yağmalamaya, sefalete, yalancılığa ve utanca ait sözcükle isim bitti. Ve şimdi en yüce gerçekliği görüyorum ve onu topraktan alıp yükseltiyorum, bu gerçekliğin insanlar var oldukları günden beri arıyordu; onlara neşe, huzur ve gurur bahşedecek gerçekliği... Bu gerçeklik, bu tek kelime: 'BEN."
Ego
EgoAyn Rand · Pegasus Yayınları · 20211,398 okunma
·
89 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.