Gönderi

“Yeşeren bir ağacım dünyada, kuruyup gittiğimde kim bilecek?”
İnsanlar görmezler. Kendi kendine yeten şeyler hep görmezden gelinirler. Bir ağacın sesi çıkmaz, sen sulamazsan yağmur sular, sen sevmesen kuşlar konar dalına, sen ısıtmasan güneş ısıtır içini. Ama kendi için yaşasa da hep fedakardır ağaçlar. Önce köklerini güçlendirir, bir kaynak arar kendine. Sonra yeşillenir. Oksijen salgılar insanlar için, çiçeklenir böcekler için, meyve verir canlılar için. Kendini güzelleştirdikçe, büyüyüp serpildikçe çevresine de yarar. Kocaman olur gölgesinde dinlendirir. Ağaç olmak onun kaderidir ama ne kadar büyük ve verimli bir ağaç olursa o kadar sevilir. Lakin bir gün kuruyup giderse de kimse önemsemez. Uzun süre fark etmezler bile. En sonunda keserler ve bir diğerini severler.. Ben bir ağacım. Henüz yeşermekteyim. Meyve verdim zamanında, daha güçlenmemiştim, salladılar gövdemi, dallarımı, yıprandım. O yüzden şimdi güçlenmeye odaklıyım. Kocaman olmaya, yeşermeye, gökyüzüne dokunmaya çalışıyorum. Zaman zaman çiçekleniyorum, koparıyorlar, canım yanıyor. Halbuki çiçek en çok dalında güzeldir... Anlamıyorlar. Ben de en azından meyvelerimi sadece bana sarılana, beni önemseyene vermeye kararlıyım. Kendi halimde yeşerip gidiyorum Tenebrinfitum Tenebris(karanlık) ve infinitum(sonsuzluk) kelimelerini birleştirerek oluşturduğum bu kelime kendimce dipsiz kuyu, kara delik gibi tasvirlere çıkıyordu. Dipsiz kuyu, çünkü derin bir insan olduğumu düşünüyorum, öyle ki ben bile tam bilmiyorum sonumu. Üstelik dışarıdan bakıldığında sonu görünmeyen karanlık bir kuyu bazen yanıltıcı olabilir. Nereye kadar gittiğini bilemezsin. Karşımdaki kişinin tahminine bağlıdır derinliğim ve ben izin vermedikçe de göremezler.. Kara delik, dedim, çünkü bir çekimim var. Giz zaten sevdiğim bir kavramken benim de insanlarda merak uyandırmak istememi yadırgamazsınız eminim. Ama bunun yanı sıra bir çekimim var, auramın farklı olduğunu biliyorum. Böyle olmasını ben istedim ya da zaten böyle olduğum için kabullendim. Popüleriteden kaçarım biraz ben. Spoiler yemeyi de sevmem. O yüzden bir şey çok ünlendiyse beklerim, hemen izlemem, okumam, dinlemem. Bir süre sonra biraz daha ortalık durulunca tamamen kendi düşüncelerimle o şeye yönelirim, başkasının yönlendirmesi olmadan. Her kitabın farklı bir zamanı vardır bana göre. Elimde yılllardır beni bekleyen kitaplarım var. Doğru anı, doğru beni bekliyorlar. Çünkü ben okumaya başladığımda ya tek nefeste okurum ya da sindire sindire aynı anda 5-6 kitap şeklinde okurum. Bu yüzden çerezlik ve kafa patlatacak kitapların yeri ayrıdır. Zamanı gelince ben kendim yönelirim. Benim 2 tane defterim var, liseden beri biriktirdiğim alıntılarla dolu. Melankoli, aşk, kahramanlık gibi farklı temalara dokunan alıntılar. Ben şiir insanıyım. Çağdaştırmalara, bağdaştırmalara, örneklemelere bayılıyorum. Kelime oyunlarını çok severim. Beni düşünmeye, hislerimi yoklamaya, farklı anlamlar çıkarmaya iten cümleler her zaman ilgimi çekmiştir. Şiirler de öyle. O sebeple alıntılarımın %90'ı şiir diyebilirim. “Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var” benim en sevdiğim şiirdir. Normalde pek enim yoktur. En sevdiğim renk yoktur mesela; mavinin birçok tonunu, morun koyu tonlarını, siyahı, kırmızının bazı koyu tonlarını severim. Hatta zaman zaman pembeye bile yoğunlaşabilirim. En sevdiğim şarkı yoktur ama kendimi bulduklarım ve yine dinlerken kendimi kaybettiklerim var. Ama bu en sevdiğim şiir. Çünkü yaşamımı tanımlıyor. Ben tıpkı bir simyacı gibi deneye yanıla hayatı öğrenen bir insanım. Lakin akıllandım. İçinde altın olmayan bir metali altına çeviremezsin. O yüzden içinden altın çıkmayacak adamla da işim olmaz benim. Ben kendimi bu kadar geliştirmeye çalışırken onu altına çevirmemi bekleyen, parıldayınca da kendi ışığından kör olacak adamla da uğraşamam. Benim işim kendimle, yaşamakla. "Hayat mı? Puf desen kopacak iplik" neden başkasının ellerine bırakayım? Keyfini çıkarmak varken neden bir başkası için kendime zehir edeyim? Yoğunluğuna yaşayacaksın her şeyi evet ama körü körüne bağlanmadan. Sana zarar verdiğini fark ettiğin anda uzaklaşacaksın ondan. Kederini de yaşayacaksın namusluca, tüm benliğinle, çünkü acılar da güçlendirir insanı. Ama bir bardak su içmenin mutluluğunu değişmeyeceksin hiçbir şeyle. Devam edeceksin.. İşin özü, çok şey yaşadım, çok şey yaşattım, yaşamayı öğrendim, öğrenmeye devam ediyorum.
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.