Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

94 syf.
·
Puan vermedi
Steinbeck okurken hüzünlenirim hep. Çünkü öyle bir kurgusu var yazdıklarının. Fareler ve İnsanlar'ı okurken de aynı şeyi hissetmiştim. Onun kitaplarını herkes okumalı ve okutmalı. O kadar sade ve anlaşılır yazıyor ki anlamadığımız bir yer hiç yok diyebilirim. Beni şaşırtan şey de Steinbeck'in hiçbir dil kaygısı yaşamadan bu kadar sade bir üslupta yazarken nasıl okuru derinden etkileyebiliyor oluşu. Büyük yazar olmak bu olsa gerek. Kitapla ilgili fazla inceleme yazılmış ama ben incelememi yine kendim için yazacağım. Okurken o zaman hissettiklerimi , düşüncelerimi anlayabilmek adına kitabı bir anlamda kendime anlatıp yorumlamak istiyorum. Kitabın kahramanı Kino, La Paz'da yaşayan fakir bir adam. Yaşamanı denizcilikle uğraşarak geçiriyor. Arada bir bulduğu incileri satarak evine bakıyor. Eşi Juanda iyi kalpli ve Kino'yu çok seven bir kadın. Bir de Coyotito adlı minik bir oğulları var. Sıradan zor bir hayatları var ancak buna rağmen mutlular. Bir gün bebeği bir akrep ısırır ve Kino oğlunu doktora götürmek ister. Kasabada kimsenin doktora gittiği görülmemiş bir şey neredeyse. Gittikleri doktor muayene ücretini ödeyebileceklerse bebeği tedavi edeceğini söyler. Kino da hemen kağıda sardığı 8 tane inciyi seriverir önüne. Döndükten sonra bir umutla denize giren Kino öyle bir inci bulur ki bu inci şimdiye kadar kimsenin görmediği büyüklükte müthiş bir incidir. Bundan sonra olanlar olur işte. İnciyi duymayan kalmaz köyde. Herkes onların zengin olacaklarını, yeni bir hayat kurup rahatlarına bakacaklarını konuşur. Öyle ki bunu gittikleri doktor bile duyar ve pay almak için küçük bir bebeği zehirlemeye kalkar. Doktor bebeğin durumunu kontrol etmeye geldiğini zehrin yayılmış olabileceği yalanını uydur. Oysa bebek gayet iyidir. Bir tozla bebeği zehirler 1 saat sonra da gelip yeni bir ilaçla tedavi eder. Böylece Kino ona borçlanmış olacaktır. Hatta gider ayak borçlarını ne zaman ödeyeceğini sorar. Kino da inciyi satınca ödeyeceğini söyler. Bundan sonraki kısımlarda geceleri saldırıya uğradıkları için Kino inciyi bir an önce elden çıkarmak ister. Ancak inci tacirleri fazla para vermemek için incinin çok para etmeyen tuhaf bir şey olduğu yalanını söyleyip kandırmaya çalışırlar. Kino bu duruma kızar ve inciyi şehirde satacağını söyler. Kino'ya yine bir gece saldırılar ve buna eşi Juanda da şahit olur. İncinin onlara uğursuzluk getirdiğini yok etmeleri gerektiğini söyler. Hatta bir sabah henüz gün doğmamışken denize atmaya çalışır. Kino buna engel olur. İnciyi satacaklar, bebek vaftiz edilecek, Kino ve Juanda kilisede evlenecek, çocukları okula gidecek. İstedikleri tek şey bunlar ya. Lüks bir hayat, para pul değil , sadece temel geçimlerini sağlamak için katlanıyorlar buna. O insanlar kaçmasın diye gemilerine zarar veriyor ve evlerini yakıyorlar. Bu insanlar kaçmak zorunda kalıyor, takip ediliyorlar. Yürüdükleri her yolu, tırmandıkları her engeli onlarla koştum. Hayatta kalmaya çalışmaları o kadar üzücü ki. Sonunda ne mi oluyor? O kaçtıkları yere kucaklarında ölü bebekleri ile geri dönüyorlar. Ah be Kino sen haklıydın, hayat neden böyle olmak zorunda ki? Son olarak şunu söylemek istiyorum. Kino aç gözlü değil, kocaman hırslarla dolu bir hayali kurmuyor, sadece oğulları okusun istiyor, azıcık mutluluk istiyor. Onların sonunu getiren Kino değil aslında. İnci onun için merdivenin sadece ikinci basamağı, en üst basamağı değil ki. Onlara bunu yapan durumu onlardan iyi olur, onlardan bir adım önde olurlar diye kıskanan diğer insanlar. Aç bir kurt gibi düşmesini bekleyen, ondan pay almaya çalışan o insanlar. Hatta ben yazarın da bu görüşte olduğu fikrindeyim çünkü kitabın bir yerinde şunu söylüyor Steinbeck, "İnsanoğlu asla tatmin olmaz, denirdi. Bu da aşağılanılarak söylenirdi. Aslında bu özellik insanoğlunun sahip olduğu en güzel yeteneklerden biriydi ve onu elinde olanla yetinen hayvanlardan daha üstün yapardı." Burda bir şeyler elde etmek için istemek gerektiği görüşünde ve şunu kast ediyor Kino evet bulunduğu noktadan daha ileriye gitmek istiyor, çünkü buna ihtiyacı var. İstediği şeyler hayatta kalmasını sağlayacak şeyler. Onu süper zengin yapacak şeyler değil. En azından kitabın son bulan kısmına kadar böyle. Kitap böyle bitmese ve Kino inciyi satsa , sonraki yapacakları için evet insanoğlu elindekiyle yetinmeli mi, sorusuna cevap arabilirdik. Ama bu şekilde bitti. Kaldı ki hiçbir şeye sahip olmayan bu insanlar elinde olan hangi şeyle yetineceklerdi. Bu insanların tek varlığı minik bebekleriydi. Onu da kaybediyorlar. Asıl mesele etrafınızda bu kadar göz varken, insanlar sürekli sizi izliyor ve sizden konuşuyorken başınıza gelen kötü şeylerin kaçınılmaz olmasıdır. Keşke bebek yaşasa, onlar için inci sadece bir araçtı ama bu uğurda amaçları olan oğullarını kaybediyorlar. Daha acısını düşünemiyorum. Hüzünlendim, çok üzüldüm, ama böyle bitti işte. Üzgünüm.
İnci
İnciJohn Steinbeck · Baran Yayıncılık · 200337,8bin okunma
·
1 artı 1'leme
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.