Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

372 syf.
8/10 puan verdi
ne okudum ben, kafa sisi ve bilumum şeyler…
Kitap yazarın beş yıla yaydığı aslında üç kitap olan bir üçleme bütünü . Yayınevinin üçlemeyi tek kitapta toplaması büyük avantaj olmuş çünkü kitapları ayrı ayrı düşünmek kurguyu çok eksik bırakırdı diye düşünüyorum. Çünkü üçleme, okurundan dinamik bir süreklilik takibi talep eden ayrıntılarla dolu. Her ayrıntı yakalandığında hikayeye değişik bir katman ekleniyor. Yazar bu katmanlarla okuru türler arası bir yolculuğa çıkarıyor. Neyin yalan neyin tarih neyin uydurma neyin gerçek olduğunun sürekli birbirinin içerisine girdiği, birbirinin içerisinden yeniden yeniden doğan ve bana göre mekansız ve aslında zamansız savaş anlatısı… Üçlemede en beğendiğim bölüm gerek üslubu gerekse konunun saflığı açısından Büyük Defter oldu. İlk kitap olan Büyük Defter, Sovyet işgali altındaki Macaristan panaroması ile başlıyor. Bu dönemde beraber yaşayan ikiz kardeşlerin hayatlarına tanıklık ediyoruz: Claus ve Lucas. Bu bölümde edebiyat dünyasında çok sık karşımıza çıkmayan bir anlatım olan birinci çoğul şahıs anlatımını benimsemiş yazar. Bundan dolayı ben de o iki kardeş ile birlikte İkinci Dünya Savaşı’nda kendisini yetiştirmeye, büyütmeye çalışan olarak metni okumaya başlıyorum. Daha sonrasında birbirinden ayrı düşünemediğimiz bu kardeşlerin birbirinden ayrılmak zorunda kalışıyla yollarının farklı yönlerde tayin edilmesi ve sonrasında birbirleriyle kurdukları ve ayrıca o olmayan ilişkinin nasıl şekillendiği ve birbirlerinin yokluğunun hayatları üzerindeki yapıcı-yıkıcı etkilerini okuyoruz. Yazar inanılmaz bir zihne sahip. Her seferinde beklemediğimiz bir dönüşle kitabı edebi bir şölene dönüştürmüş. Hem toplumsal gerçekçi arka plana sahip olup hem de oyunu dinamik bir şekilde sürdürüp okuru arkasından iterek oyuna devam ettirmeye çalışması bana edebi açıdan inanılmaz zevk verdi. Yazarın üç kitap boyunca değiştirmediği arka fon savaş ve olumsuzlukları oldu. Ama üçlemenin sonuna yaklaştıkça, savaşın olumsuz etkilerinden ziyade aile belki de en büyük savaşların verildiği cephedir diye düşümeye sürükledi beni. Kitap bittiğinde taşlar yerine oturmuş gibi gözükse de üçleme boyunca senaryonun akışı o kadar çok değişiyor ki ‘ha bu var mıymış? burası böyle mi olmuş? varmış.. aslında bu yokmuş…’ gibi sürekli zihnimle oyun oynuyorum. Her yeni kitapta bir önceki kitabın gerçekliğini ekarte etmesi benim için biraz yorucu oldu. Bir diğer rahatsız olduğum kısım çocuk karakterlerin ölümü, cinayeti, vahşeti, savaşı vs bilip, kabullenip, bundan basit bir şey gibi bahsetmeleri oldu. Bazı bölümleri kötülüğün paket yapılmış hali kadar ağırdı ve zihnimi bulandırdı… Özellikle ilk bölüm bu konular harmanında o kadar güçlüydü ki bu güç de rahatsız etmiş olabilir. Kitabı bitirip üçlemeye daha bir mesafeden bakınca benim için ‘hatırlama’ mevzusu beliriyor. İnsan geçmişi biraz da böyle hatırlamıyor mu? Parçalı, bulanık, net gözükse de dikkatli baktıkça bazen birbiriyle çelişen şekiller gördüğümüz bir yaşanmışlık. İnsanın geçmişini şimdinin ihtiyaçlarına göre yeniden yeniden üretmek, anlatmak zorunda kalışı da ömürlük bir savaş. Her sayfada uyanık kalacak, gücü olan okurlara önerilir…
Büyük Defter - Kanıt - Üçüncü Yalan
Büyük Defter - Kanıt - Üçüncü YalanAgota Kristof · Yapı Kredi Yayınları · 20193,046 okunma
·
4 artı 1'leme
·
258 görüntüleme
Nina okurunun profil resmi
Yüreğine sağlık güzelim, iç açıcı bir inceleme olmuş :)
Gökçen okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 🫶🏻
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.