Gönderi

En basit biçimiyle söylersek sorun şudur: Anlamı yalnızca benim bel ölçümden ve gömlek numaramdan oluşan bu ölümlü dünyada yaşamanın anlamı nedir ki? Bu zor bir sorudur, özellikle bilimin bile bizim umutlanmjzı boşa çıkardığını düşünürsek. Aslında, evet, büim birçok hastalığı alt etti, insanı Ay'a bile gönderdi; ama bugün hâlâ seksen yaşında bir adam üç tane onsekizlik fıstık gibi kızla aynı odaya konsa bile bir şey yapamamaktadır; çünkü asıl sorunlar hiç değişmiyor. Peki, tüm bu olan bitenden sonra, insan ruhu bir mikroskop altında incelenebilir mi ki? Belki... ama şu, en pahalı ve çift gözlü olanlardan kullanmalısınız! Bildiğimiz gibi, dünyanın en gelişmiş bilgisayarının beyni, bir karıncanın beyni kadar bile sofistike değildir. Burada, karınca yerine akrabalarımızın büyük bir çoğunluğunu da örnek verebiliriz; ama neyse, zaten onlara da aile düğünleri ve bazı özel durumlar dışında katlanmak zorunda değiliz. Bilim her zaman bağımlı olduğumuz bir şeydir. Eğer göğsümde bir ağn hissedersem, röntgen filmimi çektirmeliyim. Peki, ya röntgen ışınlarının bana vereceği radyoaktif zarar? Ameliyat olmak da isteyebilirim. Tabii, ameliyattan önce bana oksijen verecekler. Peki, ya bir asistamn canı o anda sigara içmek isterse? Biliyorsunuz, bir sonraki karede, ben üzerimde pijamalarımla Dünya Ticaret Merkezi'nin üzerinden uçuyorum! Büim bu mu? Evet... Bilim bize peyniri nasıl pastörize edeceğimizi öğretti; ama ya Hidrojen Bombası? Böyle bir bombanın masadan kazara yere düşmesi sonucu neler olduğunu gördünüz mü hiç? İnsan sonsuzluğun sorulan karşısında bunaldığı zaman bilim nerede? Evren nasıl yaratıldı? Ne zamandır çevremizde? Bir patlama sonucu mu, yoksa Tanrı'nın bir sözüyle mi oluştu? Eğer ikincisi doğruysa, Tanrı neden o sözü iki hafta erken söylemedi? Böylece mevsim sıcaklarından daha çok yararlanamaz mıydı? "İnsan ölümlüdür" derken ne demek istiyoruz?..Jltifat olmadığı kesin. Ne yazık ki din de bizim umutlarımızı boşa çıkardı. Miguel de Unamuno'nun "bilinçliliğinin sonsuz ısran" dediği bu olay hiç de kolay yutulur bir lokma değildir. Özellikle Thackeray'ı okurken, eskiden insanların her şeye göz kulak olan bir Tanrı'nın varlığına inandıklan için ne kadar rahat olduklarını düşünürüm hep. Ama, eski insanın da karısı şişmanlamaya başladığında ne kadar hayal kırıklığına uğradığını varın siz düşünün! Çağdaş insan huzursuzdur. Kendini bir sadakatsizlik fırtınası içinde görmektedir Bugünlerde buna moda deyimiyle "yabancılaşma" deniliyor. Çağdaş insan artık savaşın vahşetim görmüştür, doğal felaketlere uğramıştır, dahası damsız girilmeyen diskolara girmeye kalkmıştır.
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.