Gönderi

ŞEKERİN ÇİLESİ
(Pişmaniye yapımı, mizahi yolla anlatım Kocaeli değerli öğrencimin kaleminden) Atıldı tavaya şeker, Bir mahkumun hapse atıldığı gibi... Ama suçu yoktu ki onun, olamazdı da zaten; İnsana, mutluluk veren bir şey, hiç suçlu olabilir mi? Sonra, erimeye başladı yavaş yavaş, Sevdiğini gören bir yüreğin sıcaklığı ilŞEe... Eridi, eridi de erimekle de bitmedi ki çilesi, Salındı hapis hayatından ıpıssız bir köşeye. Şimdi katılaşmaya başladı yüreği . Bir cesedin soğukluğu ile... “Halka halka” oldu, bütün hayalleri. Yeni doğmuş, bir bebeğin masumiyetiyle... Kızdırdılar yağı, kavurdular unu. Bir ittifak oluştu ikisinden... Olacakların, hiç düşünmediler sonunu, Eklediler şekeri bu zorunlu ittifaka. Dönmeye başladı başı birden; Dünyanın bile, dönemediği bir hızla... O da kabul edildi aralarına. Çünkü, doğmuştu artık yeni bir sevda... Un, yavaş yavaş işledi, bütün ruhuna. Tek bir ruh oldular şimdi. Bir bedende tek bir ruh gibi... Bir daha, ayrılmamacasına, birleşmiş bu iki vücut. Oldular, bu güne kadar, hiç olmadıkları gibi mes’ut... Neden sonra durdu dünya, “Tel tel” döküldü, bütün umutlar, Haykırmalarına rağmen durmadan, Etlerinden et kopardılar... Masum bir çocuğun, eline kondu şeker; Bir kuşun yere konması gibi, Anne bak ! Ne güzel pişmaniye, dedi masum çocuk... Yüzünde çocuksu mutluluğu, Attı ağzına bir lokma yıkılmış hayallerden... Son bir kez onun sesi duyuldu, Çekmediğim bir bu kalmıştı. Boş verin, gönlüm bu yükü de çeker, Bıraktım size bir avuç şeker. Tükenmiş benliğimden. Ne yapalım kaderim buymuş. Kaderde varsa böyle bir çile. O zaman dönersin bağrı yanık bir bülbüle... ZA
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.