Bu kitap yorumunu Instagram'daki "alintilarlayasiyorum" profilimde de okuyabilirsiniz: instagram.com/p/C4QpBYJtuek İlk kez adet gören genç kızların kırbaçla dövüldüğünü ve hatta adet görmenin zamanında yedi günahtan biri olduğunu biliyor muydunuz? Bu incelemeye yorum yazan bütün kadınlara bir kitap önerisi hediye ettim. Yeni kitap önerileri için bu incelemenin yorumlar kısmına bakabilirsiniz. Hepimiz 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kendi cümlelerimizle kutluyoruz. Ben ise henüz okuyup bitirdiğim ve kitap okuma grubumda da bu ay okuyup tartışacağımız bu kitabı incelemek istiyorum. Çünkü binlerce yıldır sonlanmamış bir kadın düşmanlığının tam da içinde yaşıyoruz. İncelemenin ilk paragrafında dediğim şeyler ise yalan değildi. Hepimizin yaşadığı bu dünyanın içinde birtakım kültürlerde adet görmek ve kadının kendi cinsel potansiyelinden zevk alması günah sayıldığı için şok edici bazı yollara başvurulmuş… Güney Amerika’nın bazı kesimlerinde ilk kez adet gören genç kızlar yüksek bir hamak içine yatırılıp kırbaçla dövülüyormuş. Hindistan’ın bazı kesimlerinde ise adet gören genç kızlar, uzun ve mutlu yaşamı engelleyen bir işaret, hatta bir günah olarak sayılıyormuş… Bak sen şu vajinanın işine! Meğer her şey bu vajinanın ve onun baş yaveri klitorisin başının altından çıkmış. Adem’i cennetten kovduran bizzat Havva’ymış. Toplumlara yıkım getiren ve hatta zamanında vebadan kırılmalarına sebep olan kadının ta kendisiymiş. Erkeklerin kendilerini “errrrkekkkk” olarak kabul etmesi için bütün kadınlara düşmanlık duyması gerekiyormuş. Durmamış erkek sonra… Yunan mitolojisinde kendisine Pandora adındaki ilk kadını yaratmış ki, kadın cinsi erkeklere verilmiş bir ceza olarak algılansın. Böylece erkeğin cinsel arzusunun ve günaha yönelmesinin esas kaynağı o günden bugüne kadın olarak görülmüş. Kadına düşmanlık duymamak olağanüstü bir durum olagelmiş. “Öteki” olmuş kadının adı, bu kitapta da geçtiği gibi. Hep erkeğe göre tanımlanmış ve zamanın şartlarına göre kendi mücadelesini var edebilmiş. Ötekileştirmenin norm sayıldığı bir dünyada erkekler de kendi avantajlı konumlarını sonuna kadar kullanmış. Erkek, en güçlü kendisinin olmasını istiyormuş elbette. Bu yüzden adet görmeyi günah saymış, klitorisleri kesmiş biçmiş, kürtajı yasaklamış, hamile olan kadınları gaz odalarına yollamış, seçme ve seçilme hakkını zorla vermiş ve doğum kontrolü yöntemlerini zamanında hep erkeğin kararına bırakmış. Çetrefilli işmiş erkekle uğraşmak. Erkek bütün bunlarla yetinmiş mi? Yetinmemiş tabii ki... Eski Roma’da ilk doğan kız çocuklardan sonraki kızların öldürülmesini emretmiş. Kız çocuklarının eğitilmesini istememiş, çünkü eğer eğitilirlerse “yılanın zehrine zehir katmış” olunurmuş. Ayrıca unutmadan, erken yaşta evlendirmek gerekirmiş kadınları. Çünkü ancak bu sayede kadınların sorgulamasının önüne geçilebilirmiş. Ne yaman işmiş kadın olmak… Tarihinin başından beri bir cinse göre tanımlanıp Simone de Beauvoir'nın dediği gibi “ikinci cins” sayılmak. Küfürlerde bile kendi cinsiyetiyle başrol olmak. Bir tek bu hayatta başrol olamayıp hep erkeğin onun için çizdiği sınırların içinden çıkmaya çalışmak… Ne yaman işmiş. Bitmiş mi erkeğin yaptıkları? Bitmemiş. Wattpad adında bir platform icat etmiş kendisine. Erkeklerin kadın üzerindeki psikolojik tahakkümünü ve tacizi normalleştirmesini “okuma alışkanlığı sağlıyor” diyerek olumlayan, pek çok toksik kitabı okuyup örnek alan kız çocuklarıyla dolmuş taşmış burası. Üstelik yazarların da çoğu kadınmış. Sanırım

Mizojini - Dünyanın En Eski Önyargısı kitabının yazarı haklıymış şu dediğinde: “Kadın hakları savunucusu kadınları uğraştıran ve onlara en büyük güçlüğü çıkaranlar gene kadınlar oldu.” (s. 206) Bu yüzden iyi ki bu kitabın yazarı Virginia Woolf ve Simone de Beauvoir, Mary Wollstonecraft, Clara Zetkin gibi gerçek kadın hakları savunucusu kadınlar olmuş tarihte. Yoksa bu erkekler hiçbir kadının başarıya ulaşmasına fırsat tanımazmış. Keşke çekilselermiş şu kadınların önünden ve dünyada 8 Mart diye bir tarihin olmasına neden olanın kendileri olduğunu da anlayabilselermiş… Virginia Woolf da işte bütün bu yazdıklarımın nedenlerini araştırıyor aslında bu kitabında. Neden kadınlar bu ötekileştirmeleri yaşadı? Neden kadınlar belli başlı mesleklere sahip olamadı? Neden kadınların yazmasına izin verilmedi? Neden refaha hep erkekler sahip oldu da kadınlar ev işi yapmak zorunda bırakıldı? Woolf, bu kitabında sizin bu sorularınızın hepsine cevap verecektir. Son olarak bu kitaptaki şu alıntının çok ama çok önemli olduğunu düşünüyorum: “Kadınları korumaktan vazgeçmeniz lazım, onları farklı işler ve farklı uğraşlarla baş başa bırakın; izin verin ki asker olsunlar, denizci olsunlar, otomobil sürsünler, liman işçisi olsunlar… Kadınlık korunmaya muhtaç bir varoluş olmaktan çıkınca her şey olabilir.” (s. 45) #235374667 Kendinize ait bir odanız ve paranız olsun, ey kadınlar. Ve sen, ey erkek, çekil ötekileştirdiğin kadının önünden ve bırak da aydınlatsın kadının ışığı dünyanın her bir yanını!

Kendine Ait Bir OdaVirginia Woolf · İletişim Kitabevi · 202138,5bin okunma

··1 alıntı·

17 artı 1'leme

·

18,1bin görüntüleme

Zeren Tekin

@Seyyya ·

3ay

Kadından ve özel oluşundan söz etmek bana zaman kaybı gibi geliyor.. Anne olmanın ne demek olduğunu bilmediğimizin kanıtı değil mi toplumun mevcut durumu.. Kadın çok meşgul çoğu zaman çünkü diğer kadından daha güzel olması gerekiyor.. Woolf..dediklerinin çok ötesi.. Ayrıca ilk cümlelerdeki haller..tarihte hep körler sağırlar birbirini mi ağırlamışlar.. Kadın hayatın başlangıcı.. biri bunu idrak edecek beyne sahip değil miymiş onca zaman ve belki hâlâ… Teşekkürler.