Gönderi

Başlangıçta Ticaret Medeniyeti, daha doğru bir deyişle Feodal Medeniyet kuran İslam, daha sonra ne olmuştur da kapitalizmin demokratik medeniyetine ayak bağı haline gelmiştir? Bu hikayeyi, daha önce Avrupalılar da yaşadılar. Tıpkı Hıristiyanlık gibi, efendi-kul ilişkisine dayanan Ticaret Medeniyetinin ideolojisi olan İslam, sermaye-ücretli işçi ilişkisine dayanan kapitalist kar sisteminin ideolojisi olamazdı. Bu nedenle denebilir ki Türklerin tarihinde İslamcılık, 15. yüzyıldan sonra artık medeniyetin ayak bağıdır. 15. yüzyılın ikinci yarısına denk düşen Fatih Sultan Mehmet dönemi, Osmanlı medeniyetinin doruğu sayılabilir. Fatih'in ölümünden sonraki iki yüzyılda Osmanlı'nın askeri kudreti sürdüyse de aslında duraklama başlamıştı. İslamiyet, artık daha ileri bir medeniyet için, kapitalist ve demokratik medeniyet için ayakbağı oluşturmaktaydı. Toprağa bağlı köylü ile kapitalizmin işgücü ihtiyacı karşılanamazdı. İslamın koruduğu feodal bağlar, köylünün ve toplumun özgürleşmesine, dolayısıyla sanayi devrimine engeldi. Zamanla "ulusal piyasa" diye adlandırılacak ülke pazarının oluşması için, yerel parçalanmışlığın bertaraf edilmesi, feodal pazarların sınırlarının aşılması gerekiyordu. Bu nedenle İslam, milletin ve vatanın oluşmasına önderlik edemezdi. Padişahın ve Ortaçağ hakim güçlerinin iktidarını meşrulaştıran İslami ideolojinin yol göstericiliği altında halk iktidarı kurulamaz, demokrasi inşa edilemezdi. Atatürk'ün "Türkiye şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar ülkesi olamaz" dediği program, halkı dinsel kaynaklı feodal bağlardan kurtarma programıydı. iktidarın kaynağı, ilahi değil, fakat dünyeviydi. Padişahın, beylerin ve şeyhlerin iktidarının yıkılması ve halk iktidarının kurulması, ancak laiklikle olabilirdi. Laiklik, halk iktidarı içinde, demokrasinin gereğiydi. Osmanlı toplumunun 19. yüzyılın ikinci yansında başlayan özgürleşmesi, laikleşmesi, özet olarak demokratlaşması süreci birlikte yürüdü.
·
23 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.