Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

ruhunun derinliklerinde bende varım diyen vicdanın yakarışı
Gözler önünde ardını görmene engel olan sisler gibi bu ara günlerim. Önünü, ardını göremiyorum günlerin, hatta saatler dakikaların.. Güzel görmek için ne yapabilirim ? İnsanı kendine iten aynı zamanda da kendinden alan şeye nedir; bir şekilde insan kendini bulabilmesi için neden önce kendini yitirmesi gerekir? Anlam veremiyorum.. Hayat karmaşasında sevmeyi bıraktık, sevilircesine delice... Güzel severdim ben, içerisinde menfaat olmadan severdim. Güzel, küçük, huzurlu bir yuva kurmaktı hayalim; menfaat hükmündeyse bir tek hedefim buydu. Okulumu okuyor, arada işlere girip harçlığımı kazanıyor, güzel yarınların hayalini kuruyordum. Yarınların bugünler gibi olacağından bi'haber.. Bu zamana kadar insanlardan yana çoğunlukla önyargı gördüm. Kötülüğümün dokunduğu yoktur sanırım, seksek oynayan kızların yerdeki tebeşir çizgilerine içine su koyduğum balonlar fırlatmamı saymazsak.. ya da sıcak soğuk oyununda bulduğu halde dostumun sakladığımız şeyi yine de soğuk diye tutturmamı saymazsak.. Bazı şeyler çok büyütülüyor, vicdanımız dışında. Nedense olaylar, kavgalar, dargınlıklar, öfkeler hep artıyor; kimi zamansa sevgiler az çok.. Ama vicdanlar ölüyor Azizim ! Saygı ölüyor, insanlar arasındaki pür-ü pak muhabbet ölüyor... ve ben... Güzellikler artıyor... Estetik cerrahi sağolsun; unutmadan birde boyalar... Saf denebilecek herşey yok olmaya yüz tutmuş. Kalpler görünemez oldu sayın ne okuduğunu anlamaya çalışan okuyucum. "Görünür müydü ki ?" diye sorma, gözler gönlün aynası değil miydi ? Eskiler demez miydi bunu ? Onlara da dedirten gözlerinde süzülen, gönül pınarından akan ırmaklar, kalplerindeki kiri akıtan şelaleler değil miydi ? Toprak... Uğruna canlar alınıp, canlar verilen; ölünce de gözümüz kalmasın diye kefenimizi aralayıp yanağımıza bir avuç dökülen kahverengi elmas... Sen mi dar gelmeye başladın bize, yoksa biz mi hududumuzu aşıp da çoğalır olduk. Sana sığamaz olduk, oysa Rab "Yere göğe sığmadım, güzel kulumun gönlüne sığdım." dememiş miydi ? Yoksa bir hata mı işledik ? Aşk şarabımızı Allah'tan başkalarına da ikram etmemizden midir bilmem ama sığamaz olduk... Gönül sayfamızı kendimiz karalar olduk. Kalemi tutan biz mi, yoksa bizi işgal eden nefs mi ? Nefs de biz değil miydik oysa, tüm suçlarımıza bir günah keçisi... Kader... İntihar eden kızın, yıkılan bina da ölen yavrucağın, çalışmadığı sınavda düşük alan gencin ve diğer sorumluluk almaktan korkanların günah keçisi... Allah var, ben seni çok seviyorum. İradem dışında bana bir kuvvetin varlığını hatırlatansın, nasibim için savaşıp da nasibimin dibimde olduğunu bana anlatansın; kulak versem en güzel bestemsin.. Allah'ın bizim yapacağımızı bildiği için yazdığı en güzel mısrasın... Hayat yolunda "kaza"larıyla Allah'ın varlığını her daim hatırlatansın. Aynı zaman da rakı masasında "Felek Utansın!" diye ardından sövülensin. Allah var ben kör zamanlarımı saymazsam sana hiç sövmedim. Yavrusuna sevgisini gösteremeyen babalar gibi uzaktan izledim seni hep, öyle sevdim. Kutsalımsın bir kere, neden sevmeyeyim seni ? Hayy... dedikçe içimi ferahlatan yegane kutsal... Kelime demiyor da kutsal diyorum; çünkü kelime sona erer, son harfiyle.. Arada bir boşluğun ardından yeni kelime gelir yanına ya da hiç boşluk koymadan korkulan olur ve nokta gelir. Seni andığım zamanki bana uğrayan şifayı hiç bir sağlık kuruluşu veremiyor... veremez de... Nokta... Acımasız bir işaret... Şiddet geliyor aklıma bunu diyince. Çünkü nokta konduğu vakit virgülün söz hakkı yoktur. Peşin hüküm verilmiştir çoktan, bir son, bir yok oluş.. bir sessizlik hali... Virgül... Tüm eksik kalmışların, sonunu bilmeyenlerin, namütenahi diyarların anahtarı, bir umut paresisin gözümde... Cümleye ikinci bir şans veren, ona yeniden hayat bahşeden bir başyapıt. Güzel günlerin izlendiği penceresin, belki de karanlık günlerin. Velev ki karanlık günler olsun, bütün günler Allah'ın değil mi ? Her gecenin bir sabahı yok mu ? Ee varr! O halde kötü günlerin def'i, güzel günlerin inşaası için virgül şart. ve ben... Hz. Adem'e secde etmeyerek ilk karşı çıkanın kirli ağzındaki o kelime.. Azazil olmaktan çıkıp İblis sıfatına bürünen mahlukatı bitiren lanet... Oysa bu kelime "biz" olmalıydı... Ben laneti kara bir illet gibi sarar insanı, şeytandan da aşağı olmaz mı, bunu dediği zaman ? İblis, babamıza secde etmeyi red etmişti, bizse babamızı yaradana secde etmeyi red ediyoruz. Kimin "ben"i daha büyük anlaşılmıyor mu ? Adem'in oğlunun "ben"i mi yoksa İblis'in "ben"i mi ?... Mus'abî @45halilibrahim
·
1 artı 1'leme
·
60 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.