Dağdağan Türküsü Çok sevgili okurlarım...
Yaklaşık yedi senedir demlediğim "Dağdağan Türküsü" adlı ikinci romanım yayımlandı... Demlediğim diyorum çünkü demlenmeden yayınlanan hiçbir eser bana tat vermedi bugüne kadar, vermiyor... Yaptımolduları, oldubittileri okura karşı her zaman saygısızlık olarak gördüm. Diğer bir husus da felsefe-sosyoloji-psikoloji sac ayağıyla oluşturmadığım hiçbir kitabı da yayınlamadım bugüne kadar. Dolayısıyla yaratmak istediğim devrimsel bir üslubu tam anlamıyla yansıttığım, yani teori ve pratiği %99 oranında uyuşturduğumu düşündüğüm bir roman Dağdağan Türküsü. Onun benim için yeri çok ayrı.
ÜSLUP
Mekan psikolojisi üzerine temellendirdiğim üslubum, betimleme, öyküleme ve açıklamayı gerektiği kadar kullanmayı amaç edinmiştir. Az ve öze olan tutkumun yaşamım boyunca en temel alıskanlığım olduğunu hesaba kattığımda her şeyi olmasi gerektiği kadar yaptığımı söyleyebilirim. Üslubuma ilişkin en önemli meselem, 600 sayfalık bir kitapta 45 anın altını çizen okura, 200 sayfada 90 anın altını çizmeyi vaat ettim.
KURGU
Kendini muhafazakar olarak gören fakat aslında sosyalist bir varoluşa sahip Davut ile kendini sosyalist olarak gören fakat aslında neoliberal alışkanlıkları ağır basan kardeşi Purut'un hikayesi... Karakterlerdeki sosyolojik altyapıların yaşam içerisinde gerçekleşen olaylarda ağır ağır yeni çatışmalar yarattığı bir kurgu tamamen. Örneğin bu çatışmalar, komünal alışkanlıkları ağır basan köylü kadın ile 80 sonrası ortaya çıkan neoliberal yaşam kültüründen beslenen şehirli kadını karşı karşıya getirirken aslında yeni bir sosyolojik çatışma daha doğuruyor. Bu çatışma kişilerin inanç sorunsalıyla birleştiğinde bambaşka bir hayatla karşılaşıyoruz. Metaforlar, kadın-erkek varoluşuna dair alışkanlıklar, derin psikolojik analizler ve en önemlisi felsefeyle yoğrulmuş bir kurgu.
Ha bu arada, kendisi Ceviz Hırsızları'nın devamıdır, keyifli okumalar:)