"BAŞKALDIRIYORUM, ÖYLEYSE VARIM"Varoluşçuluğun temsilcileri arasında görülen Camus, Denemeler kitabında bunu " Benim o çok ünlü existentializme pek bağlılığım yok" (s. 54) diyerek inkâr etse de varoluşçulukla anılmaktan kurtulamamıştır.
Farklı yer ve zamanlarda yayımlanmış, birbirinden bağımsız yazıların ve bir Alman dostuna yazdığı mektupların derlendiği kitabın ilk parçalarında ünlü "saçma" kavramıyla karşılaşıyorsunuz. "Saçma"ya geçmeden önce asıl usta Sarte'dan bahsetmek gerekir.
Sarte, Kierkegaard ve Heidegger'den miras aldığı ateist çizgide ilerler. Kierkegaard'ın endişesi, Heidegger'in kaygısı ve Jaspers'in acısı Sarte'da birleşerek bunaltı olur. Varlık da bu duyguyla başlar. Bu başlangıçta dünya, insan için saçma bir anlam kazanır.
Camus'ya göre saçma varlığın kendisi değil; bilinç altından kaynaklanan, bilincin dünya ile bağ kuramaması, anlam ve değer anlayışına kayıtsızlığıdır. Kişi bu saçmanın farkına nasıl varır? Eğer bir gün yaşadığınız hayatın mekanikliğini, tek düzeliğini fark edip varoluşunuzun değerini ve amacını sorgularsanız saçmayı bulmuşsunuzdur.
Ve zaman... Zaman çok hızlı geçmektedir, bu öldürücüdür. Modern toplumlar sebeptir bu duruma. Modern hayatın mekanikliği anların sanki bir düzen içindeymişçesine birbirini takip etmesi insanda bıkkınlık oluşturur.
Dünyada kendinizi yabancı gibi bir başınıza olduğunuzu hissettiniz mi? Ya da dünyanın size düşman olduğunu? Dünyaya yabancılaşmanın sonucudur bunlar ve saçmanın kendisidir.
Kitaptaki her bir deneme birbirinden farklıdır. Sanattan, sanatçıdan, güzellikten, insan hayatının değerinden bahsediyor sıkça. Bana göre Camus hem düşünür hem de çok iyi bir edebiyatçı. Denemeleri fikirlerinin amaçsızca oradan oraya savrulmuş hali gibi olsa da romanları kesinlikle ustaca. Karamsar, ruh sıkıcı içeriği II. Dünya Savaşı'nın buhranlı, acı ve yokluk dolu günlerinden kaynaklanmaktadır. "Gözlerimizin önünde yalan söylediler, insanı küçülttüler, öldürdüler, işkencelere soktular. Ve hiç bir kez, bunu yapanlar, yaptıklarının kötü olduğuna inandırılamadı. Çünkü kendilerine güveniyorlardı. Çünkü soyut bir kafa yani bir ideolojinin adamı başka bir şeye inandırılamaz." (s.58) diye başkaldırır öldürmeyi meşru görenlere. D. Özlem'in Sarte için yazdığı bölümde söylediği gibi "Her çağ kendi doğrusunu yaratır". Her çağ kendi acısını da yaratır ayrıca. Camus de kendi çağının acısından kendine düşen payı almış. Ancak yine de bu kitapta görüldüğü gibi arada daha pozitif ve yumuşak dokunuşları vardır. Sorunları tespit ederken çözümler de önerir. Düşünürleri okumadan önce temel felsefe kitaplarından araştırıp ön bilgiye sahip olmakta fayda var. Bu şekilde anlamanız daha kolay olur. Macit Gökberk, Doğan Özlem, Ahmet Cevizci gibi isimleri tavsiye edebilirim. İyi okumalar.