Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

95 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 saatte okudu
Tam bir BAŞYAPIT
𝐺𝐼𝑅𝐼𝑆 Bu karanlığa isim verebilir misiniz? Bence herkes bu karanlığa bir isim takabilir...Misal Kör Baykuş.... UYARI: BU KİTABI OKUMAK İÇİN LÜTFEN PSİKOLOJİK DESTEĞİNİZ TARAFINDAN ONAY ALINIZ!!! Bu kitap fiziksel olarak hafif olsa da zihinsel olarak ağırdır.
Behçet Necatigil
Behçet Necatigil
'e buradan teşekkürlerimi iletmek isterim kendisi Cumhuriyet döneminin en önde gelen şairilerinden olduğu gibi ülkemizin edebiyatına çevirip kazandırdığı eserler çok olmuştur. Kendisinin
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
hakkında şu yazdığı dikkatimi çekti; "Çünkü Hidayet, benim için, devletlerin, rejimlerin sınırları içinde edebiyatın bağımsız ve yıkılmaz cumhuriyetler olduğunu bir kez daha hatırlatmış, mutsuzluğunda ölümsüz mutluluğa erişmiş sayılı yazarlardan biri oldu." Ölümsüz mutluluk mümkün müdür?
Osamu Dazai
Osamu Dazai
dan sonra kendi girdabına çeken bir yazar zor olur demiştim,
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
de beni okuduğum anda kitabın içerisine çekiyor lakin yazdığı eserler çok korkutucu bir karanlığa sahip değildir. Değerli arkadaşım bana bu romanı önerdiği zaman, benim bundan nasıl haberim olmaz dedim.
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
ile geç tanışmış oldum ve onun
Kör Baykuş
Kör Baykuş
romanından uzak kalmıştım. Sayesinde çok da geç olmadan bu karanlık adamın karanlık romanları ile tanışabileceğim.
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
bu roman üzerinde önce rüyaya ardından kabusa ve tekrar rüyaya daldırıyor bizleri. Peki kimdir bu
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
gelin kendisi ile tanışalım. 𝑌𝐴𝑍𝐴𝑅 𝐻𝐴𝐾𝐾𝐼𝑁𝐷𝐴 17 Şubat 1903'te Tahran'da doğdu. Soylu bir ailenin çocuğuydu. Ortaöğrenimini Tahran'da tamamladıktan sonra mühendislik okumak için Belçika'ya gitti. Ancak edebiyata ilgi duyduğundan, 1927'de öğrenimini yarıda bırakarak Paris'e gitti. Orada Fransız dili ve edebiyatını yakından inceleme fırsatı bulan
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
, ilk öykülerini Paris'te yazdı. 1930'da Tahran'a döndü. 1936'da Hindistan'a giderek Sâsânî Pehlevisi ve Sanskritçe öğrendi. Budizm'i inceledi ve Buda'nın bazı yazılarını Farsçaya çevirdi. İran'a döndükten sonra bir süre devlet memurluğu ve tercümanlık yaptıysa da bu işlerde uzun süre çalışamadı. 1950'de tekrar Paris'e giden ve zaman zaman bunalımlar geçiren t
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
, 9 Nisan 1951 günü, yine böyle bir bunalım sonrası, kaldığı dairede havagazı ile intihar etti.
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
, Seyyid Muhammed Ali Cemalzade'den sonra, Bozorg Alevi ve Sadık-ı Çübek ile birlikte İran edebiyatında modern öykücülüğün kurucularındandır. Benim için en ilginç kısmı ölümünü yirmi beş yıllık arkadaşı Bozorg Alevi şöyle anlatır: "Paris'te günlerce, havagazlı bir apartman aradı, Championnet caddesinde buldu aradığını. 9 Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz giyinmiş, güzelce tıraş olmuştu ve cebinde parası vardı. Yakılmış müsveddelerin kalıntıları, yanıbaşında yerde duruyordu." Peki kendini öldürmek isteyen biri neden Tıraş olup güzelce giyinir ki? 𝐼𝑁𝐶𝐸𝐿𝐸𝑀𝐸𝑀 Bu romanda belirli bir zaman tanımlaması yok. Olaylar tamamen zaman ve mekan kavramını yitirerek anlatılmıştır. Açıkçası bir rüyanın içinde rüya gibi. Gerçek, hayal ve rüya bir birine girmiş bir şekilde anlatılır. Şimdi romanı nasıl anlatsam bilemedim. Çünkü olayın kendisini anlatmak bile spoiler olmaz. Neden mi? Çünkü ben hızlı okuyan biri iken bu romanı okurken bile irdileyerek okumak durumunda kaldım. Biraz beyni yaktığını söyleyebilirim. Lap diye okunacak bir kitap değil... Kitap ciddi anlamda psikoloji, felsefe ve mantık sınırını zorluyor.
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
romanda ki bir karakterin içsel bir kıvranışını gözler önüne seriyor.
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
kendi hayatını mı anlatıyor diye düşünüyorum bazen. Bizlere bu kitap ile bir yardım çığlığı mı yollamıştı. Artık bunu aklıma getiremiyorum bile.
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
'in o zamanlardaki İran'dan çok etkilendiğini kitabın içeriğinden anlayabiliyorsunuz. Gerek tarihi anlatımlar gerekse de edebiyatından örnekler. Edebiyatından örnekler diyince de İran edebiyatı ile ilk tanışıklığım diyebilirim. Gerek sinema gerekse edebiyat anlamında olsun. Dünyada İran bu konuda listenin başlarında yer alır. Lakin benim ne edebiyatı ne de sineması ilgilendirir idi.
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
'in iç karartıcı öyküsüyle beraber bu zifiri karanlık yola canı gönülden girmeye başladık gibi. Şahsen ben karanlık ve iç karartıcı romanları seviyorum. İç karartıcı ve karanlık öyküler içimi aydınlatıyor dersem çoğu kişi şaşırıp kalıyor. Ben kitabı okurken zorlanmadım hiç aksine, irdeleyerek okumamın nedeni. Karakteri daha iyi analiz etmiş olmaktı. Aslında SPOİLER OLACAK; Birden fazla karakter olmadığı ve anlatılan çoğu Yaşlı adam, baba, amca, arabacı, mezarcı ve romanın kahramanı tek kişidir. Normal zaman düzeninin kalkışı bununla bağlantılıdır; şimdiki zamanla geçmiş zaman; anı, rüya ve hayal olarak birbiriyle kaynaşmıştır. Çünkü okurken ilk başta gerçekliğe yakın anlatılırken bir anda tamamen hayal/rüya benzeri bir olaya dönüşüyor. Ardından bu hayal o kadar gerçekçi oluyor ki gerçek olduğunu düşünüyorsunuz. Sonra ardından yine gerçek olmayan bir olay yaşatıp onun da gerçekliğinden emin olamıyorsunuz. Daha sonra çok geçmişe gidip bu sefer geçmiş veya şimdiki zaman kavramını yitiriyorsunuz. Sebeple sonuç arasında nesnel bir bağlantı yoktur. Lakin bizlere karakter ile; korkuların özlemlerin, umut, ümitsizlik gibi olguların, bu olay içine, öteden beri insan kaderinde olduğunu göstermektedir. Bana göre tamamen bir başyapıt. İçerisinde dînî unsurları rahatsız edecek şekilde tasvir etmeseydi daha iyi olacaktı. Açıkçası günümüz İran'dan da bu yüzden şikayetçiyim İslam ülkesi diyerek İslam'ın adını lekelemekten başka işi olmayan insanlara çıra vermekten başka yaptıkları bir şey yok. Her neyse sadece beni rahatsız eden bir durumdan bahsetmiştim. Hele ki
Ömer Hayyam
Ömer Hayyam
yazar ondan çok etkilendiğini açıkça görebiliyorum. Sen bu dünyanın sırlarına eremezsin, Erenlerin dilini de söktüremezsin! İyisi mi, al şarabı, cennet et bu dünyayı: Öbür cennete ya girer, ya giremezsin. Yazar da
Ömer Hayyam
Ömer Hayyam
sağolsun bu varoluş sancılarını karakterin sözlerinde; "Öbür dünya varsa da gitmek istemem," şeklinde bizlere yobaz Müslümanlar tarafından ne denli dünyadan soyutladığını bizlere anlatıyor. Eh İran'da yasaklı bir kitap imiş. Yani kendi ülkemizdeki sanatçıların kitaplarını bile daha yeni yeni basmaya başlamışlar. Bu konular da tartışılır. Genel olarak toplarlarsam.
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
bu romanla okuyan herkese farklı bir bakış açısı sunuyor. İlk cümlesini okuduğum an kitlendim. "Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar." [Syf 15] Yalnızlığın karanlığa ittiği o an tamamen silikleşiyorsun. Ben kitaba bayıldım. Uzun zaman sonra
Osamu Dazai
Osamu Dazai
tipi okumak bana iyi geldi. Ha bu arada onda o sadece kendine zarar vermek isterken çevre etkileniyordu, bunda ise çevreye zarar vermek isterken kendine zarar veriyor.
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 201928,4bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
124 görüntüleme
Betül okurunun profil resmi
Bayağı iyi olmuş ya, bu kitabı herkes başka bir yerinden alıp inceliyor. Biraz başlayıp kafamı veremeyince sakin bir vakitte yeniden denemek üzere yarım bırakmıştım. Okuyunca bu incelemeye tekrar dönmeliyim. Ellerinize sağlık 🤌🏻 Teşekkür ederiz bu benzersiz bakış açısı için.
Zack Fair okurunun profil resmi
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
açıkçası kendi içsel dünyasını anlatmış, o dönemin Tahran'ını ve zihniyetini çok iyi işlemiş. Diğer incelemelere bakmadım. Lakin tavsiye edildikten sonra bi bakayım dedim. Karanlık kelimesini görünce hemen okumaya başladım ve etkisinden saatlerce çıkamadım. Kendisinin
Alacakaranlık
Alacakaranlık
kitabını ise tutuyorum. Üstümden atamadığımdan değil biraz anlamak için zaman gerekir. Asıl ben teşekkür ederim değerli yorumunuz için. 🌸
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.