Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

208 syf.
7/10 puan verdi
·
10 saatte okudu
Siyasetçi ve Şair Kimliğiyle Bülent Ecevit
Bülent Ecevit’i sadece siyasi olarak tanıyordum, onun ne edebiyatla ilgilendiğini ne de şair olduğunu biliyordum... Siyasi başarısının yanında gazetecilik, tercümanlık, şair kimliği de hayli başarı gösteriyor. Ecevit’i biraz tanımak gerekirse; 1931 yılında Ankara Necatibey İlkokulu’nda başladığı öğrenim hayatını, Mimar Kemal İlkokulu’nda sürdürür. Ardından Ankara Erkek Lisesi’nin orta kısmına başlar. İki yıl sonra ailesinin maddi durumu imkân verince, 1938 yılında İstanbul’da Robert Kolej’e gönderilir. Bülent Ecevit’in ilk basılan şiiri, Robert Kolej öğrencileri tarafından çıkarılan İzlerimiz Dergisi’nde çıkar. Ardından dönem arkadaşı Altemur Kılıç’ın teşvikiyle Gökbörü Dergisi’nin 6. sayısında, Altay’dan Tuna’ya isimli bir şiiri basılır. Türkçü ve tarihi tema ve motifleri barındıran bu şiirden sonra aile dostları Vedat Nedim Tör’ün hazırladığı Hep Bu Topraktan isimli dergide 10 şiiri basılır. Kolej yılları, Bülent Ecevit’in yaşamında bir dönüm noktası olmuştur. Burada içine kapanık, sessiz ve çekingen bir görünüm çizen Bülent Ecevit’in en önemli etkinliği şiir yazmak ve okumak olmuştur. Ecevit’in 13 yaşında hayatındaki önemli bir gelişme ise daktilo ile tanışması olur. Ecevit’in arkadaşı Daktilo Eniştesi İsmail Hakkı Okday’ın kendisine hediyesi olan Erika marka daktilo, Ecevit’in en önemli avantajlarından biri olmuştur. Bu olanak kendisinde bulunan yazı yazma isteğini katlamış, şiirlerini ve yazılarını daha verimli ve pratik bir şekilde yazma imkânı sunmuştur. Nitekim gazetecilik, milletvekilliği, parti genel sekreterliği, bakanlık, başbakanlık dönemlerinde ve hatta hapishane sürecinde bile daktilosu hep yanında bulunur; şiirlerini ve yazılarını daktilo ile yazar. Ecevit, 65 yıl kullandığı bu daktiloyu 2003 yılında ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi’ne hediye eder. Edebi kimliği bu şekilde oluşur. Kolejden sonra Ankara Üniversitesi İngiliz filoloji bölümünde eğitim almaya başlar fakat diplomayı almadan ayrılmıştır. Sadece bunla kalmayan Ecevit Hint ve Doğu felsefelerine de ilgi duymaya başlar ve Londra’ya gider orada çeviriler yapar. Kolej yıllarında, okulun tiyatro kulübünde, ebedi aşkı ile Rahşan ile tanışmıştır. Şiirlerine bu aşkı taşır. Evlenmeden önce işe atılır. Bu sırada Londra Üniversitesi’nde Sanat Tarihi ile Sanskritçe-Bengalce dil eğitimi alır; lakin yine diploma alamaz. (Hep eğitim almış lakin diploma almıyor) Türkiye’ye döndüğünde siyasi ile daha iç içe olur, Chp iktidarında başbakanlığa kadar yükselir. Çok uzun bir siyasi süreçten geçer bu esnada 8 kez suikast girişimlerine uğrar. Resmî gazetelerde çalışmaya başlar ancak burada şiir vermez daha çok ülke gündemi, doğu sorunları vs konuları ele alır. Siyasetten el ayak çekti denilmez, Kıbrıs çıkarmasından dolayı bizzat el atan kişi olduğu için “KIBRIS FATİHİ” olarak anılmaya başlar. Halk tarafından zaten seviliyor. Şiirlerine dönecek olursam, Ecevit şiiri siyasi kişiliğinin yanında bir aracı olarak görür; Şiirin bilinçten bilinçaltına bilinçaltından bilinçdışına bilinçdışından ortak bilinç dışına geçtiğini ve özgürlüğü sağladığını söyler. Ben açıkçası bu kadar güzel ve şiirlerinde kendimi bulacağımı tahmin etmiyordum, etkilendiğim birçok alıntı oldu, defterime yazdım. Ülkemizin böyle bir entelektüel kişiliğe sahip olması gerçekten veli nimet. Ülke yönetiminde, siyasi masada entelektüel bir varlığın olması da çok onur verici. Ecevit’in sanata düşkünlüğü, araştırmacı ruhu, kendini gelişime adadığı ve şiirlerine dahi yansıttığını okurken görüyorsunuz. Hatta o da Sümerler ile ilgili birtakım şeyler biliyor Bu daha da hoşuma gitti. Evvela velhasıl okunmaya değer biri. Toprağı bol olsun.
Bir Şeyler Olacak Yarın
Bir Şeyler Olacak YarınBülent Ecevit · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2009376 okunma
··
1 artı 1'leme
·
155 görüntüleme
Semih Oktay okurunun profil resmi
Bülent Ecevit'i tanıtan bu yazıdaki: "(...) Kıbrıs çıkarmasından dolayı bizzat el atan kişi olduğu için “KIBRIS FATİHİ” olarak anılmaya başlar. " ifadesi doğru. Doğru olmasına doğru ve Ecevit'in daha çok kullanılan bir başka lakabı var: "Karaoğlan". Ve derken ben de bir bakayım bu lakap neden kullanılmıştı evvel zamanda diye. Şunu buldum: "(...) Gazeteci Barış Yarkadaş, “Hepsi Yaralar, Sonuncusu Öldürür” isimli kitabında, babaannesi Şahzade Şahin’in Bülent Ecevit’e ilişkin açıklamalarına yer verdi. CHP üyesi olan Şahin, Ecevit’e “Karaoğlan” ismini veren kişinin kendisi olduğunu söyledi." haberturk.com/gundem/haber/49... sayfasından alıntıdır.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.