Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Felicindo ondan azıcık borç isteyecekti, ama tam o sırada evlerin oradan bir horoz öttü. Köyün son horozuydu bu, kurban edi- lecek fedakâr horoz, ölüm ülkesinden geliyordu sesi; sırf pislik olsun diye keyifle, yanlış zamanda ötüyordu. Ve horoz üüürüsü geceyi kırar kırmaz, bu ışıltılı süvari, çalılıkların arasından ateşler saçarak dağın içinde yok oldu. Sonra uzun bir zaman ziyaretsiz geçti. Felicindo havada bir kıvıl- cım kokusu arayarak fundalıklarda boş yere gezindi durdu. Uyu- yamıyordu, balığa çıkamıyordu, hiçbir şey yapamıyordu: O bok- tan kıvılcım ondan adımlarını çalmıştı. Parıltı geri geldiğinde dişi bir parıltıydı, bir tepenin zirvesinde si- yah bir ışık saçan bir senyoraydı. Başındaki siyah ipek şapkayla ayın soğuk ışınlarından korunuyordu ve siyah dantel bir peçe yü- zünü gizliyordu. Meltem peçeyi hafifçe kaldırdı ve kadın ağzını sundu. Felicindo öptü. -Teşekkürler, dedi gecenin kadını kırık bir sesle, kötü bir hayatın ce- zalandırdığı gırtlağıyla ve tekrarladı: -Teşekkürler. Bu pürüzlü ses heyecandan çatlıyordu. Şeytan, korku vermeye mahkûm zavallı bir şeytandı ve Felicindo ondan korkmayan Tanrı'nın tek kuluydu, ne de ona hakaret eden, ne de onu küçük gören, ne de güç ya da zenginlik karşılığında ona ruhunu satan. -Sana bir hediye getirmek için geldim, diye ilan etti tırmalayıcı ses, si- yah peçenin ardından. Sefaletten çıkmanın formülüydü bu. -Bir yerde farklı bir hayat var, diye kulağına fısıldadı, ve o yer burası -Fakirim ben, dedi Felicindo -Hayır kardeş. Dört yanınız talihle çevrili. Siyah eldivenleri çevresini gösterdi. -Söyleyin kardeş, ne görüyorsunuz? Felicindo çevresine baktı. Kıraç, çakıllı toprak: -Taşları, dedi. Ertesi gün Felicindo bir torbayı taşla doldurdu, sırtına attı ve Oa- xaca şehrine doğru yola koyuldu. Ağırlıktan iki büklüm pek çok gün yürüdü. Varoşların pazarındayere oturup mallarını çığırdı. Tan vaktinden beri, bağırmaktan Felicindo tükendi: -Taşlar! Taş var! Kimse almadı. G ece indiğinde artık umudunu kesmiştı. Taşlarını topladı ve taş- lar sırtında, ruhu ayaklarında artık boş olan pazarı terk etti. Dönüş başladı. Gece çok soğuktu, Felicindo dondurucu soğuk- tan ve yalnızlıktan titriyordu. Şehrin çıkışında, yolun ortasında bir karal- tıyla karşılaştı Felicindo. Örtüsünün altına sığınmış, kendisini sıyırarak geçen otomobilleri umursamadan tortilla yiyen yaşlı bir kadındı bu. Ay ışığında, yalnızca hareket eden ağzı görünüyordu. Yaşlı kadın Felicin-do'ya biraz tortilla ikram etti ve ona takması için bir maske verdi: -Al bunu, dedi, yüzünü kapatırsın, en çıplak yerimizdir yüzümüz. Felicindo, maskesi yüzünde, kırları geçerek yolculuğuna devam et- ti, uzun bir yolculuğun sonunda bir tepenin sırtlannda, kayaların arasında bir ateş görünceye kadar yürüdü. Yükünü yere bırakıp oraya, ateşin yakınlarına uyumak için yığıldı. Felicindo ateşin etrafında sıcakta uyuyan başka adamlar olduğu- nu görmemişti. Adamlar ondan önce uyandılar; günün ilk ışıkla- rıyla ve onu görünce uludular: -Şeytaaan! Ve koşa koşa ufukta kayboldular.Onların bağırışları Felicindo'yu yerinden sıçrattı. Felicindo tozu du- mana katarak kaçan insanları ve yakındaki çayırlıkta otlayan katırları gördü. Hırsızlar katırların heybelerinde soydukları bankanın külçe altınlarını da bırakmışlardı. Felicindo zafer adımlarıyla yeniden köyüne vardı. Katırlar talih Felicindo kervanının başını çekiyorlardı. Ama köyde kimse kalmadı. Herkes dehşete düşüp kaçtı, Felicin- do'nun karısı bile, ki kurnaz, hırsız, yaygaracı olarak bilinirdi, onu gö- rünce bir çığlık attı ve bir haç bulmak için koşmaya başladı. Felicindo tırnaklarıyla maskeyi çıkarmaya çalıştı, sonra su ve alkol- le denedi, deterjanla ve tel süngerle de. Ve bugün bile hålå aynanın her gün kendisine iade ettiği bu yüzü çıkarmaya çalışmayı sürdürüyor. Bunun neredeyse herkesin sorunu olduğunu düşünerek teselli ediyor kendisini.
Sayfa 183
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.