Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

272 syf.
9/10 puan verdi
·
12 günde okudu
#Okudum #KitapYorum #PapatyaTarlasındaRönesans1 #GizemÇetin #SoysalYayınGrubu #Roman #277Sayfa #Kitabaaşıkokumayasevdalı Merhaba arkadaşlar, Bugün sizlere Soysal Yayınevi'nden çıkan Gizem Çetin'e ait, "PAPATYA TARLASINDA RONESANS 1" isimli romanla geldim. Sırada serinin ikincisi var. Gizem Çetin çok genç bir yazar. 97 doğumlu. 2015 yılından itibaren yazdıklarını internette yayınlamaya başlamış. 2018 yılında "Papatya Tarlasında Rönesans" adlı iki seri yayınlanmış. Teknoloji Üniversitesi, Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun olan yazarın "Yedi Mum" adlı roman serisi var. Gerçekten muhteşem. Bunları söylemeden geçemezdim. Gönülden kutluyorum. İnanın mübalağasız söylüyorum, değme yazarlara taş çıkartır Gizem Çetin. Fantastik romanları tercih eden biri olmamama rağmen, bu roman beni kendine sıkı sıkı sardı, bağladı, sarmaladı. Merak, heyecan, gizem, aksiyon yoğunluğu hep doruklardaydı. Yakın zamanda okuduğum, üç seriden oluşan Cate Glassın Fantastik romanları bu kadar tutkuyla içime işlememişti. Elbette her kitap kendine münhasır ama bilin kendi ülkemizin yazarları çok daha başarılı. Zira fantastik, masalsı romanları okura sevdirmek, ilgisini toplayabilmek belli bir birikim ve muhteşem bir hayal dünyası zenginliğini gerektiriyor. Sevgili yazarımız çok araştırmış, içindeki kurgu rezervini depolamış, bilgi ve hayal dünyasıyla harmanlamış. Konuları; bir prensesin saçlarını taraması gibi tel tel atlamadan taramış, en ince ayrıntısına kadar düşünmüş. Akıcı, cezbedici, büyüleyici bir dili bir oya gibi sayfalara nakşetmiş. Çevirdiğim her sayfa; sanki Yunan mitolojisinde Narkissos’un sudan kendine bakıp kendine aşık olması çekiciliğini yaşatıyordu. Öylesine sınırsız bir tutkuya düştüm. Düşünün sanal bir gözlük taktığınızı, 13. ve 14. Yüzyıl İngilteresinde Güneş Toprak Adasına gidiyorsunuz, sonra yıl 2017 oluyor hooop İstanbuldasınız. Dönüşümlü olarak kurgu iki zamanda gerçekleşiyor. "Güneş Toprak Adası", konumu, yüzyıllar boyunca gemilerden gizlenmesine olanak vermiş. Uydulardan asla tespit edilememiş. Bu adada iki büyücü ırk var. Biri "Hill" ırkı, diğeri "Llyinler". Hill ırkının özelliği; ortalama bir ömür yaşamalarına rağmen asla yaşlanmamaları, cesetlerinin çürümemesi. Ancak bu özellikler ömrün uzunluğuna etki etmiyor. Llyinler ise; yaşlanıyorlar ancak uzun bir ömre sahipler. Örneğin doksan yaşında bir nine, kalbi bir kazıkla delinmedikçe gittikçe buruşup gitse bile iki yüz, üç yüz yıl yaşayabilir. Efsaneye göre bunun üst sınırı yok, yani Llyinler sonsuza dek yaşıyor. Llyinler her ne kadar uzun ömürlü olsa da yaşlandıkları zaman akıl ve vücut fonksiyonlarını kaybetmeleri, onları ortalama 50 yıllık ömürlerinin sonuna kadar asla güçten düşmeyen Hill alesi karşısında yenik duruma düşürüyordu. Şatonun sahibi Hill kanı taşıyanlardı. Llynler şatonun toprak altı katlarında klasik bir şato mimarisinde mahzenin ve zindanların olması gereken yere kurulan daireler de yaşarlardı ve üst katlarda dışarıya çıkabilmek için izin almaları gerekirdi. İşte tam bu noktada iki ırkın birleşmesinden oluşa bir "Kutsal Melez" formülü düşünülür. Böylelikle iki ırkın iyi olan genetik özelliklerini taşıyan bir insan oluşacaktır. Bu bir kral olması beklenirken, eflatun gözlü, güzel mi güzel, tıprak rengi saçları olan bir prenses olarak dünyaya gelir. İsmi Crescent. Babası Hill ırkından prens Eagel, annesi Llyin ırkından Jasmine dir. Hikâye 2016 yılında İstanbul'da bir kadın cesedinin bulunmasıyla başlıyor. Hastanenin morgunda canlanan Crescent'in aslında ölmediği anlaşılıyor. Orada hademe olarak çalıan Melihle karşılaşması, onu kendi evine götürmesi, bağlantılı olan arkeolog Harry Ludempar ve karısı Merve, hırsız çete ve tüm arap saçı bağlantılar içinde bir kumpasın içinde bulması, sır perdesinin aralanmasıyla, 600 yıllık bir serüvenin gün yüzüne çıkması adeta ışık hızıyla gerçekleşiyor. Bundan sonra Crescenti, Melih ve ailesini neler bekliyor? İstanbul'a Crescent nasıl geldi? Bu arap saçı bilinmezlik nelere gebe? Sahi ölümsüzlüğü yakalamak ve genç kalmak mümkün mü? Tüm bu soruların cevapları "PAPATYA TARLASINDA RONESANS 1' de. Şimdi serinin 2, sini okumanın heyecanını taşıyorum. Bakalım hangi sürprizler var. Bu film tadında romanı şiddetle tavsiye ediyorum. Deri kaplıklarda gezindi eli. Usta parmakları boş sayfaların saklambacını bozdu. Bilirdi mürekkep defterin kanıydı ve yalnız kadınlar acılarını deftere damlatırdı. (Say. 220) Basitlik... Ne güzel bir kurtarıcıydı. Basitlik, en ahenkli karmaşıklıkların yapı taşıydı. (Say. 164) Doğum anından, yeniden topraklara sarılana dek geçen sürede, hayat, birçok yaşanmışlığın kadehlerini sunuyordu insana. Çoğu su doluydu bunların, kalmıyor da insanın aklında; bazısı az tatlı bir şerbet gibi lezzet vererek boğazdan kayıp gidiyor, bazısı ise öksürtüyordu acısından Tadı nasıl olursa olsun, bir şekilde içiliyor de hepsi. İster rızayla ister başka türlü... (Say. 93)
Papatya Tarlasında Rönesans 1
Papatya Tarlasında Rönesans 1Gizem Çetin · Başlangıç Yayınları · 201838 okunma
··
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.