Gönderi

"Mustafa kâmal şerefimizle hatta canımızla oynamaktadır!"
"Bir sabah top seslerinden endişe ile uyandık. Meğer Cumhuriyet ilan olunuyormuş. Ankara'dan gelen haberler Mustafa kâmal'in yeni topladığı bir muhitle tam bir diktatörlüğe gittiğidir. Milli hakimiyet yerde şahsi hükümranlık kurulmuştur. İstiklalimizi kurtaranlar hürriyetimizi bozacaklar mıydı?" Gazetecilere kısaca şu cevabı verdim: "Ferdî veya zümrevi tahakkümler bir milleti mahv için kâfi esaslardır. Buna misal isterseniz biz ve bütün Müslüman hükümetleridir. Hepsi birer müstebit idareden uyuşmuş kalmışlardır. Milletin kuvveti hakkın kuvvetidir. Bunun da manası Cumhuriyet ifade eder." Rauf Bey'le Rafet Paşa'dan öğrendiğimde, Cumhuriyet adı altında bir şahsî hâkimiyetin kurulmuş olduğu ve halk ve basının da yeni kurtuldukları bir baskı döneminden diğer bir yenisine düştüklerinden feryat ettikleridir! İstiklâl Harbi'nde birinci derecede vazife gören bu arkadaşlar dahi, sabahleyin top sesleri ile uyandıktan sonra, Cumhuriyet'in ilân olunduğunu öğrenmişlerdir. Mustafa kâmal, mefküresi olan Hilafet ve saltanat makamına geçmesini arkadaşlarının önlediğini görünce, Cumhurreisliği'ne de mani olacakları endişesiyle işi çabucak bitirmek suretiyle, Millet Meclisi'ni bile toplayabildiği 118 kişiye dayanarak Cumhurreisliğine geçmiştir. İşin daha vahim ciheti de mevkiinde kalabilmek için, eski arkadaşlarını, Cumhuriyet aleyhdarı ve Padişah taraftarı göstermesidir!. İstiklâl Harbi'nin ön saflarındaki arkadaşlara halkın ve gazetecilerin şikâyeti ve vaziyet hakkında endişeli sualleri işi daha kızıştırıyor. Mustafa kâmal, şerefimizle ve hatta canımızla oynamaktadır. Ankara ile bazı İstanbul gazeteleri gittikçe artan bir tecavüzle, çarpışmaktadırlar.
Sayfa 189 - TruvaKitabı okudu
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.