Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir Yudum Kitap
Bazen küçük şeylerden medet umarız. Olacaktır, inanırız. Herkes el ele verip vazgeçirmeye çalışır, nasihatler yağmur olur. Siz bilirsiniz de onlar bilmezler işte. Hüseyin Kıran, "Umut hep küçük halde bulunur. Onu biz büyütürüz." der. O vakit, nice umutlar büyütmek üzere, merhaba deyin yepyeni güne sevgili okur. Var olun. Hüseyin Kıran - Dağ Yolunda Karanlık Birikiyor Sel Yayıncılık, s.31-33 Atsız bir Elçi Düşüşüm sert oldu. Acıyla haykırdım. Kendime gelmem ne kadar sürdü, kestirmem mümkün değildi. Yüzüme sert, ısırıcı bir rüzgâr vuruyordu. Kendimi yoklayarak oturur duruma geldim. Omzumdaki ağrı epey keskin; insanın bedenini böyle hissetmesinin hiç de iyi olmadığı kesindi. Bedenimi yokladım. Sadece omzumdu; zonkluyordu. Dayanılmayacak gibi değildi. Kırık olmadığına hükmettim. Atıma bakındım. O da yattığı yerden kafasını kaldırarak bana baktı. Yanına çağırıyordu; hafifçe kişnedi. Dikkatlice ayaklandım. Başka bir acım, yaram yoktu. Hayvana sokuldum. Güzel bedeni öylece yatıyordu; ilk defa görmüştüm onu yatarken. Ağzının kenarından akan kan boynuna doğru inmişti. Başını bıraktı, sert ve hırıltılı nefes alış verişlerle soluyordu. Sol ön ayağı... kırıktı. Toynağın biraz üzerinden kınlan ak kemik, derisini yırtarak dışarı çıkmıştı. Hayvan kanamaya devam ediyordu. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Onu öylece bırakmak acılarını uzatırdı sadece; bir ayı ya da etrafta bulunması muhtemel başkaca yırtıcı bir hayvan tarafından diri diri yenmesine sebep olurdu. Kısa, keskin hançerimi çekip boynuna oturdum, kafasının hemen altından derince yardım onu. Çırpındı, ayağa kalkmaya çalışarak beni üzerinden attı, kanlar saçarak nefes alıp vermeye çalışıyordu. Sonunda direnemeyerek tekrar yıkıldı. Onu sakinleştirmeye çalıştım. Üstüm başım kan içinde kalmıştı, can çekişmesi dakikalar sürdü. Bitkinlikle gövdesinin üstüne oturdum. Kaslarının seğirmesini hissedebiliyordum. Durum yepyeni ve beklenmedik bir hal almıştı. Atsız, acıyan bir omuzla kalakalmıştım. Yeni bir değerlendirme yapmak kaçınılmazdı. İşler benim açımdan iyice zorlaşmıştı. Dolayısıyla mektup açısından da... mektubu taşıdığım çantanın omzumda olmadığım fark ettim. Düşerken savrulmuş olmalıydı. Hemen ayaklanıp uzun otların arasında aramaya koyuldum. Çok uzakta olamazdı. Yine de bulmam kolay olmadı. Düştüğüm yerin ilerisine fırlamıştı. Mektubun metal zarfı ezilmişti. Fakat belli bir görkemi vardı, bununla yetinecektim. Mektubu sunarken dağ halkının efendilerine başıma gelen bu talihsiz kazadan bahsederken hayal ettim kendimi. Efendilerimin yoksul olmadığını, elbette bana bir at tahsis edildiğini, fakat hayvanın yolda kazayla öldüğünü hep anlatacaktım. Efendilerimin onurunu korumalıydım. Atımı sürerken görünen tepeciklerin nereden indiğini bilmediğim bir sisin arkasında kalarak görünmez olduğunu fark ettim. Gerçi hiç görünmez değillerdi. Ağır ve karanlık bir buğu tabakası sanki gökyüzünden dökülüyor, yerden yükseliyor, az yukarıda bir yerlerde çarpışarak kabarcıklar halinde genleşiyor ve tepecik silsilesini yarı görünmez kılıyordu. Böylece öteler giderek silikleşiyor, sonra yine kendini açık ediyor, tuhaf bir madde tarafından kaplanıyor ve serbest bırakılıyordu. Adımlarımı sıklaştırdım, sonra da hafif bir koşu tutturdum. Omzumu unutmuştum. Onları, arazinin dik bir yamaçla çökerek alçaldığı derin bir düzlükte buldum. Toplam on bir çadır saydım. Doğrusu pek derme çatmaydılar. Bir süre yukarıdan izleyerek gerçekte kim olduklarını, herhangi bir tehlike arz edip etmeyeceklerini anlamaya çalıştım. Ortada üç beş ateş yanıyor, birkaç kadın yiyecek pişirmekle uğraşıyor, çocuklar etrafta oynuyordu. Barışçıl bir görünümleri vardı ve yabanıllar için kuşku verici bir durumdu bu. Etrafta hiçbir erkeğin bulunmaması da aynca dikkate değerdi. Ava ya da savaşa, belki daha kötüsü, yabanıllarda âdet olduğu üzere talana çıkmış olabilirlerdi. Saklandığım otluktan bir süre daha onları izlemek ve durumu tamamen anlamak kararı almıştım ki, erkekler göründü. Sarsak adımlarla çadırlardan çıkıp ateş başındaki yerlerini aldılar. Akşam yemeği yenecekti belli ki. Çoğu yaşlı ve hepsi miskin tavırlıydı. Görünür bir tehlike olmadığına ikna olarak yardan aşağı inmeye başladım.
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.