Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

87 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
#kitapyorumum #okudumbitti Osmanlı İmparatorluğu'nda Bazı Sorunlar ve Günümüze Yansımaları Prof. Dr. Yavuz Ercan MEB YAYINLARI (2024 - 21 - 5482) İslâm hukukuna göre dünyadaki insanlar din bakımından iki gruba ayrılır; Müslümanlar ve gayrimüslimler. İslâm hukuku teorik olarak Müslümanları tek grup olarak kabul etmiştir. Müslüman olmayan toplulukları ise iki ana gruba ayırmıştır. Müşrikler (putperestler) ve Ehl-i kitaplar (Kitabiler). Müşriklerin İslâm devleti topraklarında yaşayabilmesi ancak Müslüman olmalarıyla mümkündür. Müslüman olmazlarsa ülkeyi terk etmek zorundadırlar. Onuncu yüzyıldan itibaren İslâm hukuku dondurulmuş ve bu hukuk sistemini esas alan devletler, ister istemez başka hukuklara başvurmak zorunda kalmıştır. Büyük Selçuklu Devleti ve Anadolu Selçuklu Devleti yönetiminde gayrimüslimlerin statüleri İslâm hukukunun ilgili hükümleri ile belirlendi. İslâm hukukunun sorunları çözemeyen hükümleri yerine veya çözüm için hüküm bulunmayan durumlarda ise örfi hukuktan hükümler konuldu. Büyük Selçuklu Devleti, yönetimi altındaki gayrimüslimlere karşı geniş bir hoşgörü ile yaklaştı. O kadar ki Melikşah döneminde, Yahudi İbn Damga bir devlet adamını sultana şikayet ederek azlettirmiştir. Bu olay Yahudilerin Müslüman Türk toplumu içindeki serbestliklerini ve devlet adamları üzerindeki etkilerini gösterir. II. Kılıçarslan Bizans'a karşı kazandığı zaferin müjdesini Malatya Süryani Patriği Mihael'e bildirdiği zaman, bunun patriğin duaları sayesinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyordu. Böyle bir olayın benzerini Hristiyan dünyasında görmek heralde zordur. Bunu çağdaş Ermeni ve Süryani kaynakları da açıkça ifade eder, Kayseri'de Haçik adlı bir Ermeni İğdişbaşı olabiliyor, II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in Hristiyan dayıları sultanın sarayında kalabiliyor, 1291 yılında bir Yahudi olan Sadü'd-devle, Türkiye Selçuklu Devleti'nde vezir olabiliyordu. Klasik dönemde Osmanlı topraklarında Müslümanlığın dışında üç değişik din vardı. Bunlar Museviler, Sabiiler ve Hristiyanlardı. Dört Ehl-i Kitap dinden Mecusiler, Osmanlı Devleti sınırları içinde hiç yaşamadı. Sabiiler ise yok denecek kadar azdı. Hristiyanlar, Musevilere göre Osmanlı topraklarında daha yoğundu. Osmanlı'da asıl Musevi nüfusu göçlerle ortaya çıktı. Onbeşinci yüzyılda İspanya ve Portekiz'de başlatılan Müslüman ve Musevi soykırımından sağ kalabilenler, Türk denizcileri tarafından kurtarıldı. Bunların bir kısmı Osmanlı topraklarına yerleşti. Benzer bir olay, Orta ve Doğu Avrupa'da yaşandı ve oradaki Musevilerin önemli bir bölümü yine Türk topraklarında yerleşti. Osmanlı yönetiminin gayrimüslim politikasının ortaya çıkışı yoğun bir biçimde Fatih Sultan Mehmet döneminde başladı. Onbeşinci yüzyıl ortalarında Osmanlı topraklarında yerleşmiş olan Musevilerden İshak Zarfati'nin Almanya ve Macaristan musevilerini Osmanlı topraklarında oturmaya çağıran mektubu, Osmanlı devlet politikasını yeterince açıklamaktadır. Zarfati mektubunda şöyle der: "Burada en iyi elbiseleri giyebilirsiniz. Burada herkes kendi asma ve incir ağacının altında oturabilir. Hristiyan egemenliğinde, çocuklarınızı mosmor veya kıpkızıl dövülme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmadan, asla mavi veya kırmızı renkli elbiseler giydiremezsiniz". Prof. Dr. Yavuz Ercan, eserinde Osmanlı topraklarında yaşayan gayrimüslimlerin önemli siyasi ve dini hamlelerini irdeliyor. Okunmaya değer güzel bir eser.. Kitaplarla büyütün dünyanızı...
Osmanlı İmparatorluğunda Bazı Sorunlar ve Günümüz Yansımaları
Osmanlı İmparatorluğunda Bazı Sorunlar ve Günümüz YansımalarıYavuz Ercan · Milli Eğitim Bakanlığı · 20023 okunma
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.