Gönderi

deli deli deli diye bir şarkı söylüyor çoban, kavalı deliği tıkanmış gider gibi, öttüremiyor. yavanı yavan yabancı bir köylü, gelip geçiyorken tepelerde kavalını çalmayan çobanı gördü. çoban vurdu sırtını yere, gergi göğsünü göğe, bir şarkı tıslıyor dilinin ucunda, deli deli deli sana nerden ermeli. yabancı kulak verdi sese, öbür kulağında bir uğultu bu rüzgar nerden ese, dizcağızları yorulmuş orda burda geze geze, varsam diyor çobanın kurulduğu düze. dize dize şiirleri heybesine, şarkı oymuş ağacın gövdesine, uyanmışta güya gözü güne, bir şarkı kondurmuş boğazından çıkan herekesine, deli deli deli eline kan bulaşmış ver silem gözlerindeki seli. yabancı bir hoş, duyduğu sözler nahoş, bu ses diyor biraz varoş, durma buralarda ilerilere koş. koşum koşum koşuştu, vardım sanıp uyuştu, ey çoban azık dediğin kaç kuruştu, ilim ilmek ilmek örmekti de bilim nasıl bir buluştu. çoban gördü yabancıyı, süzdü bakışındaki alaycıyı, böldü lafı ortasından, deli deli deli sırtım kalmadı ey bu nasıl vuruştu. duruştu yabancı çobanla şarkı söylemeye, yeter sandı bilgisini delinin işine erdirmeye, sözleri bir okmuş gibi başladı göğsünü gerdirmeye, çoban gözün görür mü, koyun tek güdülür mü, nerde senin köpeğin, kurt gelirse ütülür mü. aldı çoban sırtını koydu gövdesine ağacın, bir yarası sızladı ayağa kalkınca bacağın, baktı yabancının döşüne, yabancı ermiyor sırra, hikmeti nasıl ulaştırmalı sisle kaplanmış akla, dedi ki en sonunda, deli deli deli kulakları küpeli, anlasın diye kıymetini, bu yabancıyı küpe bindirmeli. uzattı bir testiden şarap, testi dile geldi konuştu, içmekten değil taşımaktan sarhoşum, meyyalim derde derdi dert deyu verene, adıma testi dendi, bağrımı okçu deldi, sızım sızım sızdırdığım şu şarap, çobana ağır geldi. yabancı aldı bir yudum, dedi ki şaraptan daha boşum, var cebimde bir cigara, duman salayım çobana. dumanı gördü tanıdı çoban, bu efsunu kaç yaşında kaptıydı, külüne üfledi biraz aman, ilk sevdasına ne zaman yandıydı. hatırladı deliyi, deli deli deli, kazma kürekle gördüm seni, yıldızsız bir gece ay da çok yuvarlak idi, çiçekleri topladın bahçemden, bağrımdan bir acı söküldü, dilinden dökülen âha ağaçlar secde ile büküldü, söyle bana ey deli, delirdiğin gün hangi benliğin gömüldü. toprak yarılmadı mı, deste karılmadı mı, sevdiğin darılmadı mı ey çoban, fırtına durulmadı mı. çoban bir efkar u hu otağında, kavruldu söner sandığı ataşın günahında, rahmeti ermedi yaradanın yarattığına, dirilemedi aklı uzanıp yattığı delilik mezarında. deli deli ey deli, mecnun muydu yoksa kerem miydi, dağ mıydı deldiğin yoksa vardığın düzlük bir elem miydi, yarin saçının teline süremedin sineni, hasret diyarında deremedin gülleri, bir umman ummadın lakin bir damla su da bulamadın, elden gitti yarının seremedin ayaklarına yüreğindeki dilleri. yabancı saçını yoldu, yolunu aldı, dersini buldu, sözünü saldı, anladı çobana bu dünyadan sadece ahuzar kaldı. ağla çobanım ağla, dağlar dağıtsın senden arda kalanı, bir aman sal rüzgara, gelip sağaltsın yürekteki yaranı. deli deli deli, ey derdinden veli, ey münker ile nekir, sağıldım mezarıma, yılanlar soktu beni, veremler emdi beni, yarim bakmadı gözünün feriyle, bu derdim gömdü beni.
·
95 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.