Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

%46 (120/260)
·
Puan vermedi
Szabo ile kurduğum dünya üzerine bir tirad
“Yarım bıraktığın kitap üzerine konuşmak da sevdaya dahildir” yazı dizime bu sefer
Kapı
Kapı
ile devam ediyorum. Szabo’un her seferinde göğsüme hançerleri saplamasına alışığım. Yine açtım bağrımı ama bu sefer olmadı Szabo. Bu sefer yolun sonuna varamadık. Bu yazıyı yıllar sonra bakıp bu eseri neden yarım bıraktığımı hatırlamak için yazıyorum.
Kapı
Kapı
dışında bir çok şey var bu yazıda . Szabo ile kurduğum ben o ve tüm roman kahramanlarının olduğu dünya üzerine uzun bir tirad olacak. Bir incelemeden ziyade kişisel okurluk tarihime düştüğüm bir nottur. Bu kitapla frekansımız tutmadı. Kötü kitap yoktur elbet, sadece içinde kendimize rastlamadığımız karakterler olan kitaplar vardık. Eserdeki her bir kahramanın gözlerinin içine baktım ama yok yüz bulamadım. Yarısını okudum ve devam edemedim. Karakterlerde kendinden bir şey bulmak diyorum, mesela
Iza'nın Şarkısı
Iza'nın Şarkısı
’ında evrensel bir olgu olan kuşak çatışması vardır. İza’yı anlarsın çünkü kaçınılmaz bir şekilde İza’sındır. Annenle ilişki kurmak geçmişle köprü kurmak gibidir bir kaç on yıl öncesinden kalma, varlığı hala capcanlı olan ama sana bir kaç beden küçük gelen üst jenerasyon gerçekleri ile kendi zamanının içinde yaşamaya çalışıyorsundur. Ama kaçınılmaz olan oluyordur, çatışıyorsundur, sadece edebiyat romanlarında var sandığın o “kuşak çatışması” olgusu hayatının tam ortasındadır. İza’nın annesini de anlıyorsundur çünkü kendine şunu sorarsın; zamanın getirdiklerine karşı bu denli açık olmama rağmen, benim değerlerim kendi çocuklarıma yine de bir kaç beden küçük mü gelecek acaba? Bir iç sızısı ve bir endişe ile veda edersin anne-kıza.
Katalin Sokağı
Katalin Sokağı
’nda ise bambaşka bir büyü vardır. Uzaklardan gelen bomba seslerinin tedirginliği ile karakterlerin hayatını gözlemeye başlarsın. Önce Henritt’sindir. Seven ama başka türlü sevilen. Ölmüşsündür defalarca ama hala nefes alıyorsundur. Henritt’e gerçekten ölüm geldiğinde defalarca öldüğünü sanmasına rağmen aslında hiç birinin ölüm olmadığını, gerçekten yaşamak istediğini fark eder fakat onun için yolun sonudur. Ve sen de o an ölümlerinin gerçek olmadığını tıpkı Henrıtt gibi yaşam istediğini fark edersin, güzel olan şudur ki sen Henritt gibi bir askerin kurşunu ile tanışmamışsındır, hala hayattasındır. Bir kabustan uyanıp, neyse rüyaymış demek gibi bir andır. Sonra Balint’sindir. Kaderini tayin etme yükünün ağırlığını iliklerine kadar hissedip, savaş esiri olmayı özgürlüğe tercih edecek kadar zayıf olduğun günler olmuştur. Ve sonra Iren’sindir. Derinden sevilmene rağmen sevginin başkaca renklerini kıskanırsın. Hep bir şey eksiktir içinde ve kontrolünü bir türlü kaybedemediğin için kaybettiklerin geçer gözlerinin önünden. Bir Blanka olamamışsındır, olamayacaksındır. İrenin ona olan kıskanç bakışlarına sahip olursun o an çünkü, tüm zayıflıklarına rağmen “her insanın ömrü boyunca payına, ölürken çığlığında ismini haykırabileceği sadece bir kişi düşer” sözünün romandaki tek muhatabıdır.
Yavru Ceylan
Yavru Ceylan
’ın Eszteri olursun daha sonra. Yazar dev bir boy aynasının önüne çekip getirir seni ve bir vakitler otorite figürü kabul ettiğin belki sevgi belki nefretle bir bağ kurduğun insanlara hayatında yer açtığın zamanlardaki yansımanı gösterir sana. İşte Eszter der, sen ise hayır o benim diyemezsin. Romanı bitirdiğinde yine de mutlusundur, çünkü Ezster içindeki o zehirli sarmaşık tarafından boğulmuştur, sense o sarmaşığın kökünü bir şekilde kurutmuşsundur. Böyle bir yolculuktu Szabo. Her kitabın son sayfasında, ben artık bu gerçeklerle nasıl yaşayacağım demiştim. Her bir romanın içinde ama hırpalamak, ama zehirlemek, ama sevgi göstermek için bana kapılarını açar bir karakter vardı. Sonra geldim
Kapı
Kapı
’nın kapısına, ki dışarda bırakılmayacağıma hiç şüphem yoktu. Fakat Emerinc bana o kapıyı açmadı. Bu romanda kendimden bir şeyler bulduğum bir kahraman yoktu. Kitabın güzel olduğuna şüphem yok elbette, fakat bu kitapta bana yer yoktu. Sıra dışı bir yaşam bilgeliği varmış Emerenc’in, bunu yavaş yavaş çözümlüyormuşsun, bambaşka bir karaktermiş. Ki zaten Szabo’nun eserlerinde kim birbirine benziyor ki. Buradan çıkaracağımız sonuç yazarın kendini asla tekrarlamıyor olması, farklı karakterleri büyük bir ustalıkla kaleme alması. Ben sanırım Emerenc’e hiç rastlamadım şu hayatta, ne içimde bir Emerenc yaşattım, ne etrafımda bir Emerenc yaşadı. Emerenc’i anlamanın bir çeşit yaşam bilgeliği gerektirdiğine şüphem yok; dedim, o da bende olmayıversin. Belki başka bir zaman diliminde yeniden buluşuruz. Belki gerçekte gördüğüm bir kahramanı romanlarda değilde, romanda gördüğüm bir kahramana gerçekte rastlarım bu sefer. Her şeye rağmen teşekkürler Szabo. Yaşamıma kattıkların da çok güzel, katamadıkların, daha doğrusu benim senden alamadıklarım da.
Kapı
KapıMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 20071,259 okunma
·
116 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.