arada yaşanması gereken ne kaldı ki, cümleler senli olsun?
hiçbir şey için çok geç değil derken bile geç kalmışlığın izlerini taşıyorsun tiz sesinde
ölmeyi dileyeceksin ama kalabalık olduğu için içinden söylemek zorunda kalacaksın.
şimdi diyorum;
iki sokak aşağı koşsan ciğerlerin iflasın dibinden sövüp duracak sana.
eğer bir şey kaldıysa sevgilim
lütfen küçük ellerini al ve s*ktir git
çünkü artık her şey benimle tanrı arasında.
bütün yanlışları doğru diye kabul etmiş bu toplum.
ölümün ve tecavüzün kol kola kantarda ağır gelmesini kabul edemiyorum hâlâ.
ormanları yakıp beton dikmelerini de
hayvanları duvardan duvara vurmalarını da
arabalarıyla çaldıkları hayatları umursamadan kendi hayatlarına devam edebilmelerini de.
sevgilim ellerimde dinamit yok.
olsa, yemin ediyorum havaya uçuracağım hepsini.
ama öyle bir sessizlik ve esaret var ki tepemizde
oturmuş bir ağacın gölgesinde yalnızlığın verdiği korkuyla soluklanmaya çalışıyorum
ayağa kalkacağım
ölüm var
doğrulacağım
ölüm var
susacağım ve yine
ölüm var.
bir araya gelip hiçbir şey anlatamayan kelimeler ordusu bunlar
dünya birkaç dakika dursa
belki diyorum yazmak yerine konuşurdum, anlatırdım
ama kimse yol vermiyor sevgilim
göğüs kafesinin altında bir kalp var 70 yaşından kalma bana.
tıpkı yaşanmaması gereken her şeyin bir anda üst üste binmesi gibi bir şey
ve kaybedişlerin vatanıyım ben
ne bu dikenler engel oluyor istila edilmeme
ne de ateşlenen silahlardaki mermiler
onlar vuruluyor, ben kanıyorum
onlar geliyor, ben eksiliyorum
onlar kalıyor, ben soluyorum
sevgilim.
sana anlatmam gereken bir özlem var ama ağlamadan anlatılması mümkün değil.
resmine bakıyorum ve evet, baştan başlanabilir hiçbir şey olmadan yola devam edilebilir
aşk her ne kadar iki kişi arasında olsa da asla eşit değildir
ve bizim terazimiz de günah - sevap ikilisi kadar dengesiz
çünkü sevmiyorsun beni.
ve hiç sevmeyeceksin.
bazı şeyleri kabul etmek zor geliyor. yaş 30’a dayandı
nilgün, benden önce intihar etmedi mi?
ya sıla
o, kendini kendinden başka herkes için feda etmedi mi?
biliyorsun sevgilim bunları. sen de okudun, sen de ağladın, sen de kahroldun!
sevilmemek ne demektir en acı yerinden tattın.
korkuyorum bununla yüzleşmekten ve ne yazık ki ölüm bir seçenek değil
ancak bu dünyanın sırtında daha ne kadar yol alacağımı bilmiyorum
çünkü ben sana ölümlü duyguların ülkesinden, hastalıklı ellerimle yazıyorum.
artık yol kalmadı.
tren raydan çıkalı çok oldu.
geriye dönüp, sakince konuşacak bir şey kalmadı veya en hafif tabirle şerefini koruyacak bir duygu da.
çünkü ben sana şerefsizlerin, sevilmeyenlerin, onursuzların ülkesinden, kendi ölümümü yazıyorum
artık çok geç
yemin ediyorum çok geç.
artık dikişleri patladı bu yaranın, her merdivende kan izleri var
her ayak sesinde biraz daha korku sarıyor apartmanı
her çığlık biraz daha uzaklaştırıyor beni senden.
çünkü biliyorum her ölüm biraz anlam barındırır içinde
her aşk; intihar için ideal sebeptir ve
her kadın
uğruna ölecek yegane şeydir
hoşça kal
küçük sevgilim.