1. Asıl lisan, yaşayan, yani konuşulan lisandır. Milletin manasını bilmediği, anlamadığı lisan ölüdür. Yalnız kitapların açılmaz sayfalarında gömülü kalır... Tıpkı toprağın altındaki ölüler gibi...
2. Var olan: Konuşulan Türkçedir. Ve Türkçenin en güzeli, umumî
bir edebiyat lisanı olmaya lâyık olanı İstanbul lehçesidir. Çünkü incelmiştir. Bundan başka İstanbul Türk milletinin hem millî hem dinî
hem ilmî merkezidir. Halife ve hakan burada oturduğu gibi Türk darülfünunu da buradadır.
3. İstanbullular lügat paralamadan tabiî bir eda ile konuşurlarsa bir
kere sevk-i tabiîmize girmeyen, yani tamamıyla Türkçeleşmeyen
Arapça, Acemce kelimeleri kullanmazlar. Bahr, seng, âb, bî-kerân,
tîrâje, mûzî, tuhfe, revzen, ankebût ve ilh. gibi...
4. Sonra, ıstılahlardan maada terkip kullanmazlar. İstanbul’da hangi Türk “şeb-i rahîl-i beyaban, sakf-ı sitâre-i nakş-ı hafagâh-ı tâirân,
abâ-yı siyeh-reng-i uhrevî, râşe-i zerrîn-i zir ü yem” der? Fakat pekâlâ
ilmî ve fennî ıstılahları kullanırlar. Zaten bu ıstılahlar artık sevk-i tabiîmize inmiş, Türkçeleşmiş, terkiplikten çıkarak kelime olmuştur.
Sadrazam, şeyhülislâm, Kurun-ı Vusta, Kurun-ı Ulâ ve saire gibi...
5. Istılahlardan maada Arapça, Acemce kaidelerle hiçbir kelimeyi
cemlendiremezler. Talebe, Müslüman, ahlâk, evlât, edebiyat, tabiat
ve saire gibi... Bu ıstılahlar o kadar Türkçeleşmiştir ki biz asıllarında cem olduğu hâlde onları müfret telâkki eder ve öyle kullanırız. Misal:
- Ey Müslümanlar... uyanınız.
- Ahlâkları bozuk hainler... titreyiniz.
- Türkiye’nin millî mefkûre etrafında toplanan cesur evlâtları korkmayınız, ileri daima ileri...
- Milletlerin mefkûrelerine, tarihlerinden ve mazilerinden ziyade, millî edebiyatları bir şekil verir...
Ve netice “Yeni Lisan”ın kaideleri oluyordu:
1. Konuşurken olduğu gibi yazarken de Arapça, Acemce terkip ve cem kaideleri
kullanmamak. Tabiî, ıstılahlar müstesna...
2. Millî Türk sarfının hâkimiyeti ve tamamiyeti altında, hangi lisandan olursa
olsun aldığımız yabancı kelimeleri selikamıza, tecvidimize, zevkimize uydurarak kullanmak.
3. Bütün Türk milletinin edebî ve umumî lisanı olmaya namzet olan İstanbul
lehçesini nazımda ve nesirde bedâate mikyas ve numune addetmek...