Gönderi

246 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 13 days
İnsan, yapısı itibariyle sosyal bir varlık oldugu için, tarihin başlangıcından bu yana büyük ya da küçük topluluklar halinde yaşamıs ve yaşamaktadır. Toplumsal yaşamı saglıklı bir şekilde sürdürmek, kaosu önlemek, hak ve özgürlükleri korumak için de, her toplum kendi inanışları, gelenek ve görenekleri doğrultusunda kurallara ihtiyaç duymuştur. Her devirde, hemen hemen tüm topluluklarda baskın, gücü elinde bulunduran bir grup, kendi idealize ettigi toplumu oluşturmak için toplumsal kuralları kendine göre belirlemiş ve tüm toplumun, hatta diğer tüm insan topluluklarının da bu kurallara uygun olarak yaşamasını istemiştir. Kuralların insanlar tarafından kabul edilme oranını arttırmak, karşı çıkılmasını önlemek için de sıklıkla, kendi sözlerinin Tanrı’nın sözleri olduğunu söylemişlerdir. Bu sözler, doğru, yanlış, ahlak, adalet ve diğer sosyal yaşamı düzenleyen kurallarla ilişkilidir genellikle. İnsanlığın başlangıcından bu yana da bu durum pek çok kez tekrar etmiş, gelecekte de bu şekilde devam edecektir diye öngörüyoruz. İşte bizim öykümüz de gelecekte yaşanan bir nükleer felaketin ardından yaşamına devam etmeye çalışan insan topluluklarından birinde geçiyordu. Ve bu topluluğun da yaşamını düzenleyen oldukça katı inançları vardı. Bu inanışlara aykırı her durum ve bu duruma sessiz kalmak, agır bir şekilde cezalandırılıyordu. Kendilerini, bu kuralları benimsemeyen diğer toplumlardan da ayırıyor ve üstün görüyorlardı. İnancları ‘normal’ üzerine yapılandırılmıştı. Unutmamak için duvarlarına da yazdıkları bu inanıslar şu şekildeydi: “ * Tanrı'nın sureti yalnız insandır. * Tanrı’nın yarattıklarının saflığını koru. * Normal olan kutsanmış olandır ve kurtuluşumuz saflığımızdadır. * Normal Tanrı’nın suretidir. * İnsan gibi görünen ama, bu biçimi taşımayan hiçbir yaratık insan değildir. Ne erkek ne kadındır. Tanrı’nın gerçek suretine küfürdür ve tanrının gözünde iğrençtir.” gibi. Normal olmayan bitkiler bile şeytan gibi görülüp imha edilecek derecede katı inanışlardı bunlar. İnsanlar için de hiçbir farklılık istisna değildi. Bunlar Waknuk’daki toplumsal yaşamın temelini oluşturan ve atalarına Tanrı tarafından verilmiş emirlerdi onlara göre. Uzun süredir de bu inançlara göre yaşıyorlardı sorgulamadan, sorgulamaya çalışanı da cezalandırarak. Ama, hiçbir şey sonsuza dek süremezdi ve toplum birbirinden farklı bir çok insandan oluşuyordu. O farklı insanların zihni de birbirinden ayrı şekilde her an çalışıyor, çevresindekileri algılıyor, algıladıklarını, etrafında gördüklerini kendi akıl süzgecinden geçirerek sorguluyor ve mantıksal olarak değerlendiriyordu. İşte Waknuk’un kadim ailelerinden Strorm’ların oğlu David, küçük yaşlarından itibaren, bu değerlendirmeyi yapıyor ve içinde yaşadığı toplumun inanclarındaki, kurallarındaki yanlışları görebiliyordu. Bunun sebebi belki de bu kurallara aykırı kabul edilebilecek kişilerden birinin de kendisi olmasaydı. Katı kuralları olan ve bağnaz bir toplumun hoşgörüsüzlüğünün, günün birinde kendi içinde de bir çatışmaya neden olması kaçınılmazdı. Bu çatışma David, kız kardeşi ve kız arkadaşının da içinde bulunduğu ortak özellikler taşıyan bir grubun kendi ailelerinden, yıllardır birlikte yaşadıkları insanlardan bilinmez bir menzile doğru kaçışı ile sonuçlandı. Yolculuk zorlu, korkutucu ve sürprizlerle doluydu. Ve sonunda işler ne yolcuların ne de kendi adıma söylüyorum, okuyucunun beklemediği bir şekilde son buldu. Öyküyü okurken aşagıdaki sorgulamaları yaptım tekrardan: * Normal nedir? *Normali kim belirler? * Farklılıklarımız bize zarar mı verir? * Toplumun birbirinin benzeri insanlardan oluşması şart mıdır? Her birimizin farklı cevaplar vereceğini tahmin ediyorum. Her devirde, her ülkede belki de her ailede zaman zaman sorgulanan, insanoğlu var oldukça da sorgulaması bitmeyecek bu konuyu ele alan akıcı ve ilgi çekici bir kitaptı Krizalitler. Yazarın farklı düşünme tarzıyla kurguladıgı, hafif ürkütücü, geleceği düşündüğümde bir ölçüde olası bir olay örgüsü vardı kitabın. Okurken bir sonraki sayfada ne olacağını merak ettim hep. Zaten hem kısa bir kitap olduğu için, hem merak unsuru, hem de akıcı bir anlatımı olması nedeniyle çabucak bitirdim kitabı. Konu olarak distopya ve bilim kurgu karışımı bir türdeydi. Benim yazardan okuduğum ilk kitaptı ve beğenerek okuduğum icin yazarın diğer kitaplarını da merak ediyorum açıkçası. Bu nedenle de distopya okumayı seviyorsanız, farklı öyküler okuyayım diyorsanız, bu kitaba muhakkak şans vermelisiniz diyor, hepinize keyifli okumalar diliyorum. Kitaplarla kalın.
Krizalitler
KrizalitlerJohn Wyndham · DeliDolu · 2016133 okunma
·
45 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.