Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İsmaililik ve Alamut Kalesi gibi Orta Doğu tarihinin hala ilgi çeken bir konusunda birebir ve yerinde gözlemleri ile Alamut'un sonunu tarihi kayıtlara geçiren Cüveynî olmuştur. Sadece bu sebeple bile Cüveynînin eseri önemli bir başvuru kaynağı olmuş bu konu üzerine kalem oynatan ge­rek çağdaşı gerekse sonradan gelen tüm müellifler Cüveynînin yorumlarına ve bilgilerine mutlaka başvurma ihtiyacı duymuşlardır. Cüveynî sadece şah­si gözlemleri ile konuyu aydınlatmamış Alamut'ta ele geçirilen kitaplardan da istifade ederek çalışmalarını zenginleştirmiştir. Keza Cüveyni'nin eserin­de Alamut İsmailililerinin liderlerinin hayat hikayeleri menkıbeleri, İsmaili inancının özellikleri dayanakları da ince bir üslupla aktarılmaktadır. Bu özel­liği ile eser devrin inanç dünyasını ve kültürel yapısını yansıtan önemli bir çalışma olarak karşımıza çıkmaktadır. Cüveyni eserinde bundan sonra Bağ­dat'ın zaptını da kayda almıştır ve eserini bu vaka ile noktalamıştır. Fakat bu kayıt oldukça zayıf bir kayıttır. Bu tarihten sonra 27 yıl daha yaşamasına ve İlhanlı sarayının önemli bürokratlarından olmasına karşın bu süreçteki olay­ları eserine almamış ve tarih yazıcılığına bu noktada son vermiştir. Cüveyni kapasitesinde bir kalemin yaşanan bu gelişmeleri kayda almaması hiç şüp­hesiz İlhanlı tarihçiliği açısından büyük bir eksikliktir. İlhanlı tarihçiliğinin başlangıcını oluşturan Ata Melik Cüveynl'nin bu noktadan sonra neden tarih yazımı ile ilgilenmediğini açıklayan hiçbir kayıt yoktur. Bazı tarihçililer onun idari işlere verdiği ağırlık ve yöneticisi olduğu Bağdat'ta imar faaliyetlerine verdiği önem dolayısıyla eser yazabilecek imkandan mahrum olduğunu dü­şünürler. Bu mümkün olabilmekle birlikte bazı erken dönem tarihçileri ise çalışmanın taslak itibari ile yarım kaldığını dolayısıyla elde bulunan yazma­ların eserin tamamı olmadığını ifade ederler ve eserin bir yerlerden çıkabileceği umudunu taşırlar. Buna en büyük dayanak ise bizzat Cüveyni'nin eserinde Mengü Kaan'ın eserlerini ölümsüz kılmayı istedim demesine karşın bu konuda hiçbir şey yazmamış olmasıdır. Fakat eser İsmali kalelerinin zaptı ile son bulmaktadır. Aradan geçen zamana rağmen her hangi bir başka nüshaya da ulaşılabilmiş değildir. Cihan fethinin tarihi olarak Türkçe'ye çevrilen eserin eksik olduğunu ya da yarım kaldığını düşünmek çok doğru gözükmemektedir. Çünkü Cüveyni eserini bir fetih tarihi olarak tasarlamış ve askeri ilerlemeleri genel hatları ile eserine yansıtmıştır. Dolayısıyla onun eserini eksik bırakıp yazamadığından ziyade eserini bir plan çerçevesinde ta­mamlayıp yazmış olduğunu düşündüğünden sonraki süreçlere kayıtsız kaldı­ğını göz önünde bulundurmak daha uygun gözükmektedir. Ata Melik Cüveyni bu eserini kesin bir tarihi olmakla birlikte 1253 sene­sinden önce yazmaya başladığı açık bir gerçektir. 1251 sonları 1252 ortasında eserin kaleme alınmaya başlandığı ve en geç de 1260 yılında tamamladığı tarihi kayıtlardan anlaşılan bir gerçektir. Eserin seyahatlerin idari görevlerin yoğunluğunun gölgesinde bulunulan fırsatlarda yazıldığı da üslubundan an­laşılmaktadır. Selçukluların Moğol tabiiyetine girdiği ilk yıllarda iki devlet arasındaki ekonomik ve mali ilişkiler ile Selçukluların yükümlülükleri konu­sunda son derecede orijinal bilgiler vermektedir. 1283 yılında Ahmed Tekü­dar'ın döneminde öldürülen müellifin eseri neşr ve tercüme edilmiştir.
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.