Ji bo bîranîna Apê Mûsa :((
“Kitaptan “
Kasaplar. Deresi’nde yatanların
anısına...
Musa Anter ve onun gibi binlerce faili meçhul cinayetlere öldürülen Kürt halkına…
Kurt kuzuyu yakalamış yiyecek. Ancak bir bahane
uydurmak lüzumuda hissetmiyor değil. Kuzuya demiş
ki, sen geçen yıl bana küfretmişsin, bunun cezası
ölümdür, seni yiyeceğim. Kuzu, beni yemek istediğini
biliyorum ama ,yalan demene gerek yok. Çünkü ben
geçen yıl daha doğmamıştım der.» Bu kısacık öyküyü
PKK merkezi önderlerinden Bedrettin Kavak’ın babası
Hüseyin Kavak anlattı. Batmanlı Bedrettin Kavak 12
Eylül 1980’den bu yana tutuklu. Şimdilerde Ceyhan cezaevinde.
Kardeşi Gültekin Kavak, «yeni bir örgüt kurabilir»
savıyla gözaltına alınmış. Gel gör ki, Gülte-
kin’in bu işlerle arası hiç iyi sayılmaz. O, okulunu bitirmenin
peşinde. Sınavını kazandığı parasız yatılı bir
okul için kendisinden «temiz» olduğuna ilişkin bir belge
istense de Batman Emniyet Müdürlüğü vermez. Gerekçe
abisi Bedrettin Kavak’tır tabii. Hüseyin Kavak,
emniyet müdürüne çıkarak durumu izah etmeye çalışır
ancak hiç bir sonuç alamaz. «Yahu» der bu kez de baba
Kavak, «hanım hamile yarın öbürgün doğum yapacak.
Bu yeni bebe de mi sizin gazabınızdan kurtulamayacak?»
Yanıt, tereddütsüz «evet» olur. Bebenin geleceğinin
kurtulması için tek yol vardır, Bedrettin başta
olmak üzere tüm ailenin devlet safına geçmesi, «devlete
sadık bir yurttaş» olmaları. Doğmamış çocuğu bile
«suçlu» ilan edilen Hüseyin Kavak, «bunlar da birşey
ini oğul» diyor ve ekliyor «asıl derdimiz Türk Halepçe-
leri.»
(Ewet Arkadaşlar kitap baştan aşağı böyle hikayeler anlatıyor, hatta Devletin özellikle Kürt toplumuna uyguladığı soykırım,asimilasyonları anlatıyor. Okurken büyük üzüntüler yaşadım. Keşke okumasaydım dediğim kitaplar arasında ilk sırayı aldı Kasaplar deresi. Aslında keşke bu zulmü hiç yaşamasaydı Kürt halkı . Çok acı …)
(Bu kitabı aslında bu alıntıyı okuduktan sonra okumaya karar verdim #222389520 ama hiç böyle acı olayları okuyacağım aklıma gelmezdi. Hiç alıntı yapmadım bu yüzden ama bu inceleye kitapdaki bazı olayları olduğu gibi aktardım, bu kadarı bile sizlere kitap hakkında bilgi verir. Okuyup okumamak size kalmış …)
“Kitaptan”
Peki ya Zeki Özbağ? Özbağ’mda Özdemir gibi Türkçe’si
yok. Bildiği Türkçe kelime sayısı 20’yi geçmez.
Bildiği birkaç isim de Arapça’dır ve çoğu peygamber,
ulu evliya isimleridir.
İşkenceciler ısrarla Zeki’den «örgüt arkadaşlarım
söylemesini isterler. Zeki, her dayak yiyişinde bir başka
ulu adamın adıyla imdat diler tanrıdan.
«— Söyle PKK’ya kim yataklık ediyor?»
— Ya Resul-i Ekrem...
— Resul ve Ekrem’den başka var mı? Vardır vardır
söyle?
— Ya Abdulkadir Geylani...
— Öt, öt başka?
Bizimki çanhıraş: «Ya Ali’yi şer’ı xude.
— Alişer başka?
— Ya mir Hesen, mehenumed, Amina, Ayşa... ;
Zeki, uluları saydıkça sorgucular isim tespiti yapıyorlardı.
Daha Zeki içerdeyken verdiği isimlerden altısı
ele geçmişti bile. Batman’da ulularla, evliya ve peygamberle
adaş olmak da işkence görme sebebi olmuştu
artık. Evet, Zeki dışarıdaydı ancak, «Mir Hesen»ler,
«Ali»ler, «Muhammed» Abdulkadir»ler içerdeydiler...
“Kitaptan”
Türk ve Dünya Kamuoyuna
KASAPLAR DERESİ AÇILSIN
Çoğunluğunu gözaltında işkence sonucu ölenlerin
oluşturduğu yüzlerce insan, Siirt’teki Kasaplar Dere-
si’ne mundar birer et parçası gibi atılmış, üzerleri Siirt
Komando Tugayı’nm çöpleriyle örtülmüştür.
Aralarında eski Ağn Belediye Başkam Orhan Alpaslan’ın
da bulunduğu 46 kişinin ismini, belgeleri ve
görgü tanıkların görgüye* dayalı 'beyanları Siirt Savcı-
lığı’na verildiği halde, yetkililer kanıtların kendilerine
iletilmediğini kamuoyuna açıklayabiliyorlar. İstenildiğinde
ilgili-ilgisiz herkese, her kuruma belgeler verilecektir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş, demokratik
ve uygarlaşma gayretleriyle taban tabana zıt, Hitlerva-
ri bu uygulamalara bir son verilmesi ve insansal nedenlerden
ötürü Kasaplar Deresi (İnsan Çöplüğü) ’nin açılması
bir zorunluluk haline gelmiştir. «Ben insanım»
diyen herkesi Kasaplar Deresi’nin açılması için dayanışmaya
çağırıyorum..
Evet, toplu mezarlar bir devletin bir halka karşı
sürdürdüğü katı inkâr ve imha politikasının bir sonucu
olarak ortaya çıkmıştı. İnsan olmak; özgürlüğe gönül
vermek, her şeyini halkına adamak, soysuzluğa ve alçaklığa
karşı direnmek, bütün değerler için ölüme gitmek,
onurluca yaşamasını bilmek, on yıllardır, insanlığın ender
tanık olduğu vahşet ortamında, 'benliğini ve kimliğini
koruyabilme azmini ve erdemini gösteren bu halkın
önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.
Başbakanlık Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’ne göreyse: «Kürt ot demektir. Toprağa ot gibi bağlı
adama Kürt derler. Kürt toprakla alınıp, satılır, toprağa
bağlı olanın malıdır.»1
«Kürtler cin taifesindendir. Şeytanla insanın birleşmesinden
vücude gelmişlerdir...»
Bundan 900 yıl önce yazılmış olan Kaşgarlı’nm Di-
van-ü Lügat-it Türk adlı büyük sözlüğünde ‘Kürt’ deyimi
iki anlamda geçmektedir. 1) At arpam (arpayı) ‘kürt
kürt’ yedi cümlesi misal verilmekte ve insanın hıyar,
salatalık gibi nesneleri yerken çıkarılan sese de kürt
kürt (şimdiki İstanbul lehçesiyle kütür kütür) denilmektedir.
2) Yay, kamçı ve değnek gibi (sert ve dayanıklı)
nesneler ile kayın ağacına da kürt dendiği belirtilmektedir...»3
«Kuzey-Türk dillerindeki ‘kar’ demek olan ‘Kürt’
sözü yatkın ve sertleşmiş karın üzerinde yürünürken çıkan
«Kart, Kurt» sözünden kalmadır...»4
«Kürt sözü, Türkçe çığ, kar yığını anlamına gelir.
Küremek kökünden olsa gerek, kürek de böyle değil
mi?5
«Başta Macar dilbilimcileri olmak üzere. Türkolog-
lar doğru olarak «Kürt» adının Türkçe ‘yatkın kar, sertleşen
kar, yazın dağ başlarında bulunan ve geç eriyen
kar’ anlamına geldiğini belirtmişlerdir.