Bir zamanlar zavallı bir şövalye vardı,
Sessiz ve sade,
Somurtkan ve solgun,
Cesur ve dürüst.
Bir hayale kapılmış,
Aklının almadığı,
Hiç unutamadığı,
Ta yüreğine işlemiş.
O gün bu gündür içi yandı,
Kadınlara dönüp bakmadı,
Ömür boyu konuşmamaya,
Kararlıydı hiçbiriyle.
Atkı yerine boynuna,
Bağlıyordu tespih,
Kaldırmıyordu kimsenin karşısında
Yüzündeki çelikten kafesi.
İçi saf sevgiyle dopdolu,
Tatlı hayaline sadık,
Kanıyla yazmıştı,
Kalkanına A.M.D.*diye.
Ve Filistin çöllerinde
Kayalık kalelere,
Saldırmış soylu şövalyeler,
Haykırarak kadınlarının adını.
Ama o, Lumen coeli, sancta Rosa!*
Diye bir nara attı çılgınca,
Gök gürültüsü gibiydi savaş narası,
Dağıttı tekmil Müslümanları.
Uzak ellerden dönünce,
Kapandı şatosuna,
Sessiz sedasız, hüzünlü,
Yaşadı ve öldü bir çılgın gibi...