Gönderi

Böyle birşeye ancak kafirler cesaret edebilir.
Haddizatında tevhid; insanoğlunun özgürlüğüne tekrar kavuşması, diğer bir deyişle insanlığın yeniden dirilişi demektir. Uluhiyetin birliğinin ve özelliklerinin sadece ve sadece Allah'a mahsus olmasının, tüm mevcudatın O'na kulluk konusunda ortak olup uluhiyete ilişkin özelliklerden tamamıyla uzak bulunmalarının anlamı ve icabı; insanoğlunun hayatî konularda Allah'tan başka hiç kimsenin hüküm ve şeriatını kabul etmemektir. İbadet ve davranışlarında Allah'tan başkasına yönelmediği gibi O'ndan başkasının hükmüne razı olmamaktır. Egemenliği ki bu, uluhiyetin başlıca özelliklerinden biridir- O'nun dışında herhangi bir varlığa vermemektir. Aslında bir mü'min bu hususta tartışamaz bile; böyle birşeye ancak kafirler cesaret edebilir. Kur'an-ı Kerim'in ahkamı bu anlamı pekiştirmekle yetinmeyip onu en küçük bir tartışmaya ve şüpheye imkan bırakmayacak kesin sınırlarla diğer hususlardan ayırmıştır: "Hüküm ancak Allah'ındır; O size kendisinden başkasına tapmamanızı emretti; doğru ve sabit din budur! (Yûsuf/40) Yoksa onların şerikleri var da onlara dinden Allah'ın izin vermediği şeyleri meşru mu kıldılar? (Şûra/21) Her kim Allah'ın indirdiği ahkam ile hükmetmezse onlar hep kafirlerdir! (Mâide/44) Yok yok!... Rabbine kasem ederim ki onlar aralarında çıkan ihtilaflarda seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden nefislerinde hiçbir darlık duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar! (Nisa/65) Daha önce de söylediğimiz vechile İslâm düşüncesinde ibadet ile Allah'ın şeriatına tabi olma arasında hiçbir ayırım yoktur. Her biri Allah'ı iyi tanımanın ve uluhiyeti yalnızca O'na has kılmanın icabı olduğundan aralarında herhangi bir fark gözetilmez. Her ne şekilde olursa olsun bunlarla ilgili yanlış bir tutum insanın kesinkes iman ve İslâm dairesinden çıkmasına yolaçar.
Sayfa 333 - BekaKitabı okudu
·
429 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.