Gönderi

Onlar
Yıllar geçip çağlar değişse de, insan ırkı gezegendeki konumunu -"en akıllı" hayvan olma yolundaki durdurulamaz liderliğini- başka hiçbir canlıya kaptırmasa da, teknoloji insan aklının ürettiği, ancak insan aklını kat be kat geçen yapay zekâ ile donanmış robotik insansıları hayata geçirse de, dünya üzerindeki ilk insandan günümüz insanına kadarki süreçte değişmeyen tek bir şey vardı; güneş dünyaya her geçen gün doğuyor, insanlar ayaklarının altındaki karıncalar misali işlerine devam ediyorlardı. Karıncalar demişken, insan için karıncalar ne ise "Onlar" için de insan ırkı aynı şeyi ifade ediyordu. Onlar ulaşılamaz mevkilerinde, ilk insandan itibaren insanlığı gözlüyor, takip ediyor ve çok nadir de olsa insanlığa müdahalede bulunuyorlardı. Bu hikâye işte o nadir müdahalelerinden birini gerçekleştirmeye hazırlanan, dünya dışı ileri teknolojiye sahip uzaylıların, yani Onlar'ın hikâyesidir. 21.yy'ın daha ortasına bile gelmemişken insan ırkı gezegenlerini öyle hoyratça kullanmışlardı ki, doğa nefes alamaz olmuş, yıllarca insanlığa ev sahipliği yapmış olsa da, küresel çapta salgınlarla insanlığa mesaj vermeye başlamıştı. Yerküre artan insan nüfusunun açtığı tahrip edici etkileri azaltmak için çok çabalamış, ancak son kertede iflas bayrağını çekmişti. Öyle büyük bir salgın, öyle ansızın dünyayı etkisi altına almıştı ki, dünya üzerindeki insan nüfusunun dörtte üçü altı ayda yerküreden silinmiş, kalan yaklaşık bir buçuk, iki milyar insan çeşitli sebeplerle ömür boyu üzerlerinde taşıyacakları hastalıklarla boğuşur olmuştu. Aslında nüfusun fazla olması esas mesele değildi; esas mesele perdenin arkasındaki bir avuç elitin şeytanı plânları ve dünyayı kendi çıkarları uğruna yok edebilecek aşamaya getirmiş olmalarıydı. Küresel elitler kendi küçük imparatorlukları için milyarlarca insanın ölmesine, çocukların ve hatta bebeklerin ritüellerinde, iğrenç oyunlarının bir parçası olmasına hiç aldırış etmeden binlerce yıldır perdenin arkasında, ancak piramidin tepesinde yoz krallıklarını sürdürmeye devam ettiler. Ta ki o büyük salgın tüm dünyayı etkisi altına alana dek. Bu büyük salgın küresel elitin de bilgisinin dışında gerçekleşip, milyarlarca insanı çok kısa sürede öldürmeseydi, ne Onlar'ın varlığı gün yüzüne çıkacak, ne de insan ırkı çağlardan beri süre gelen o büyük sırra ulaşabilecekti. Ha ha ha ha.....ha ha ha.... Yazdıklarından utan! Ne o öyle büyük büyük olaylar? Yok dünya dışı ileri teknolojiye sahip zeki ırk, yok dünya nüfusunun çoğunu ortadan kaldıran büyük salgın. Saçmaladığının sen de farkındasın. Kendine itiraf edemesen de, yazdıkların ipe sapa gelmez saçmalıklar. İnsanlar bilim kurgu okumak isteseler kalkıp senin saçmalıklarını mı okuyacaklar sanıyorsun? Kanla yaz, göreceksin ki kan, tindir. Ağaçlar kesilip sayfalara harfler, kelimeler, cümleler, paragraflar ve paragraflardan oluşan ve en sonunda da kitap adını alan bir şey çıkmış ortaya. Peki ya el yazın? Bir insanın el yazısını göremeyeceksem onun ruhunu nasıl yakalayabilirim? Ayrıntılarda mı boğuluyorum, insanlardan mı sıkıldım, yoksa kendimle mi konuşuyorum? İşte bu! Sen hiç durmadan, yana yakıla ve bütün o yıllanmış yalnızlığının içinde sadece kendinle konuştun. İnsanlar geçti etrafından, sözde büyük sevdalara şahit oldu gözlerin ama sen hep seyrettin ve hep geç kaldın; gidecek bir yerin, sevecek hiç kimsen olmamasına rağmen. Sana bir numara verdiler doğdunda; senin hep bir numaran oldu ilkokulda, ortaokulda, lisede, üniversitede; cüzdanında taşıdığın ve üzerinde kimlik numaranın olduğu hüviyeti taşıdın durdun yıllarca. Hiç aklına gelmedi esas numaranın insanda olduğu ve insanların bu denli yüzsüzce numaracı olduğu? Yo sen hiç saf değilsin. İnanmak istiyorsun inanmak istediğin şeyin olmazına. Nietzsche'den arakladığın o cümleyi de sil çabuk. - Hangi cümleyi?
·
72 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.