Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

"Son kez çok hızlı gitmiştik. Şimdi bunun tadını çıkarmak istiyorum." Son sevişmemiz, hızlı ve endişe içinde bir tartışmanın ortasın- da Gökyüzü Kulübünün müdür odasındaki yeni divanda olmuş, tüm şikayetlerimi alıp, götürmüştü. Ama aynı zamanda tadını çıkarmak da kulağa kahrolası bir biçimde harika geliyordu. Islak öpüşlerin ardından, elbiseme doğru yöneldi. Gözlerinde kötü bir pırıltıyla elbisemi yukarı doğru sıyırarak, tam da istediğim yere bir öpücük kondurdu. Dudaklarımdan kaçan inlemeyi duyduğunda, hafifçe kıkır- dadı ve parmakları külotuma ulaşarak çıkardı ve bir kenara fır- lattı. Bacağımı omuzuna doğru kaldırdı ve hırsla bacaklarımın arasını emmeye, yalamaya başladı. İki parmağını birden içime kaydırdığında zevkten çılgına dönmüş bir halde Hudson beni orgazma ulaştırıp, rahatlatana kadar kıvranmaya clevam ettim. Halen ürpertiyle titremeye devam ederken, üzerime çıkıp sonsuz bir açlıkla dudaklarımı öpmeye başladı. Beni yalayıp yutarken, çıkardığı hafif sesler, dilinin tadı, aleti- nin bacaklarımın arasındaki sertliği, sadece yarım dakika içinde yeniden zevk tepesine yükselmeye hazır hale gelmeme ve göbe- ğimdeki gerginliğin artmasına neden olmuştu. Ona dokunmak için uzandığımda elim iç çamaşırının altındaki aletine ulaştı ve ovmaya başladı. O anda dudaklarını dudaklarımdan inleyerek geri çekti. Okşamaya devam ederek, hafifçe itip yanına uzandım. "Boxer külot, öyle mi? Sık giyer misin?" "Yatakta giyerim." "Onları severim. Daha önce giydiğini görmemiştim," derken, elim boxer külotun önündeki aralıktan içeri süzüldü ve avucu- mun içindeki aletinin yumuşaklığı karşısında her zamanki gibi hayrete düşerken, tenim alevler içinde yanıyordu. "Çünkü seninle yatağa girdiğimde..." derken aletinin taç kıs- mında dokunduğum sırada sesi kesildi ve "Hiçbir şey giymiyo- rum," diyerek sözlerini tamamladı. "Ah, evet. Bunu daha çok seviyorum." Bu kez iç çamaşırlarını güçlü bacaklarından çekerek çı- karma sırası bana gelmişti. Bu sırada gözlerim tahrik olmuş haldeki muhteşem görünüme kilitlenmiş haldeydi. Sonun- da boxer külotu yere düştüğünde, beni kendine doğru çekti. "Bir şey giymemeni seviyorum," dedi ve elbisemi göbeğimden yukarı doğru çekmeye başladı. "Şimdi bir şey giymene gerek yok." "Buna itiraz etmeyeceğim," dedin ve doğrularak elbisemi ba- şımın üzerinden çıkarmasına yardımcı oldum. Elbiseyi kenara doğru fırlattı ve ellerini arkama doğru götürüp sutyenimi çıkara- rak göğüslerimi serbest bıraktı. Ardından üzerime doğru uzandı ve sıcak penisi içime dalıp beni delmeden, genişletip, tümüyle doldurmadan önce girişimde bir saniyeliğine oyalandı. Beni de çekerek kendi tarafına döndü ve bacağımı beline dolayıp, derin- lere ulaşmasını istedim. Aldığının zevkine varmak istemişti fakat ya fikrini değiştir- diği ya da kendini engelleyemediği için hızlı bir şekilde itmeye başladı. Her hareketi beni çıldırtmaya, mutluluğun başka bir zir- vesine taşımaya devam ediyor, özümden başlayarak kalçalarımı sıkıştırmaya, ayak parmaklarımı dolaşarak tüm vücuduma yayıl- maya devam ediyordu. Hudson, sonunda homurdanarak boşala- na kadar hızını arttırarak saldırmaya devam etti. Ardındansa ha- len içimdeyken üzerime çöküp, kollarıyla beni sararak, yüzümü öpücüklere boğmaya başladı. Bu aşkımı büyüttüğüm temkinli adam için alışılmadık, nazik bir davranıştı. Tatılığı karşısında çok mutlu olmuştum. "Burada olduğun için son derece mutlu olduğumu söylemiş miydim?" diye sordu ve öpmeye devam etti. Bu sözleri duymanın anlamı her şeydi. Bunu Hudson tarzı seni seviyorum, demek olarak görüyordum. Bunu bana direk olarak söylememişti. Bu duyguya çok yeniydi ve bunu ondan beklemiyordum. Akşam daha erken saatte beklemiş olmasına rağmen, bana aşık olduğunu söylememişti ve ona aşık olduğumu söylediğimde bunu tuhaf karşılamamıştı. Yine de birbirimize kalpler günler göndereceğimizi düşüne- rek kendimi kandırmıyordum. Bebek adımlarıyla ilerliyorduk. Hudson'ın ne hissettiğini söylemesi sonuç olarak kendince bir adımdı. Bu onun benim hakkımda ne hissettiğini içeren ve be- nim kitabıma göre iki adıma eşdeğerdi. Dudakları boynumda dolaşırken, elimi saçlarına götürdüm. "Söylecdin. Ve eğer söyle- mediysen, sanırım bunu anlayabilirim," dedim ve kaşlarımı kal- dırıp, az önce olan şeyden söz ettiğimi anlayıp, anlamadığından emin olmak istedim. "Ama sen istediğin kadar çok söyleyebilirsin." İstediğin kadar farklı şekillerde söyleyebilirsin, diye ekledim sessizce. Üzerimde yön değiştirerek göğüslerime doğru beni em- meye devam etti. Belli ki, ikinci tura başlamıştık. "Burada ol- duğun için mutluyum, kıymetlim," dedi ve göğsümün ucunu dişleri arasına alıp, dilini etrafında çevirerek acıyı hafifletmeye başladı. Acı ve zevkle karışık duygularla derin bir nefes aldığım- da aynı özenle diğer göğsüme geçti. Bana kıymetlim deyişi dili vücudumda dolaşırken aklımda yankılanıyordu. İlk seks yaptığımız günden beri, yani yaklaşık iki hafta ön- cesinden beri bana bu şekilde sesleniyordu. Sadece o kadar mı olmuştu? Ve onun Hudson Pierce olduğunu bilmiyorken, sadece onunla kulüpte tanışmamdan bir hafta sonra mı seks yapmıştık? Bir ömür sürmüş gibiydi. Benim için kullandığı bu sözün ilk an- dan itibaren ağırlığı vardı. Fakat bunu tanışmamızdan kısa süre sonra söylemişti. Belki de benim yorumladığım kadar anlamlı değildi. Hudson'ın heyecanıyla titreyen bedenim merakla doldu. "Bana neden böyle sesleniyorsun?" diye sorduğumda, göğüs- lerimden gözlerini ayırmadan, "Çünkü öylesin," diye yanıtladı. "Bana, haberin bile yokken kıymetlim diye seslenmeye baş-ladın." "Bu doğru değil," dedi ve dirseğiyle yataktan destek alarak başını eline dayadı. "Bunu seni ilk gördüğüm andan itibaren bi- liyordum."
Sayfa 13
·
100 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.