Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Sabah tüm zırhını yorganı ile birlikte atmıştı üzerinden. Güneşin de yardımı olmuştu demeyi çok isterdi ama ufak bir tebessüm gibi ısıtabilmişti içini sadece. Kalktı. Ayağına baktı çorabın biri yok diğeri yatağa bir metre uzaklıktaki duvarın dibinde. Nerde diye bakındı diğerine, yastığının yanında görünce haylaz bir gülümseme ile başını az oynatarak kendini sevdi. Yüzünü yıkadığı suyu sevdi, elini sabunlayan diğer elini sevdi. Aynada kendini beğenmedi ama o halinde de bulduğu doğallığı sevdi. Çünkü bugün ona gidecekti. Mutluydu. İşlerini erken bitirip, hatta birazını yarına bırakıp ona gidecekti. Ertelemek pek tarzı değildi. Hatta gerginlik sebebiydi evet ama bugün onu erteleyecek kadar güçlü değildi özleminin baskı dolu nefes helezonu. Uzunca bir seyahatten sonra iş yerinde hal hatır fasılları, iş arkadaşlarının ona bağlılıklarına neredeyse inanacakken; irkildi. Çıkarın ne derece mühim olduğunun farkındaydı artık. Ne de olda 40 yaşına vardı, geç bile kaldı bunu anlamakta belki. Belki de anlamamakta olduklarına hala geç kalıyordu, bunun bile farkındaydı. İşlerini ayarlaması 5-6 saatini aldı , bilgisayarını kapattı. Masasını toparladı saat gelmişti. Hemen lavaboya gitti. Üstünü başını kontrol etti. Saçını eliyle düzelttiğini sandı , aslında bir fark da olmadı. Olsun onun için hazırlanmak gibi geldi ona. Arabaya bindi, müziği açtı. “Çıktım” yazdı mesajında sadece. Arabada parfümünü sıktı. Sık sık da boğazını temizledi. Kapıya geldiğinde çöpe atacağını bildiği sakızı attı ağzına. Nefesini de okşamak istedi saçı gibi belki de işe yaramayan bir hamle ile. Arabada onu düşünmekten başka hiç bir şey yapmamak adına müzikler dinledi. Arkadan korna çalana bile gülümsedi. Herkese yol , polislere de sevgi dolu bir selam verdi. “Polislerin de ne umrunda ya senin gülen yüzün” diyip, tebessümle neden selam verdiğini anlamayan gözlerle bakan polisi getirdi tekrar gözünün önüne. Bir kahkaha attı. Kahkaha sesine bir daha güldü, güldüğüne tebessüm etti. Arabayı park etti. Bir daha parfüm sıktı. Belki pencereden beni görüyordur diye geçirdi içinden. Karizmatik bir iniş indi. Kapıyı kilitledi. Başını dikti yürümeye başladı. Baktı ki pencereden bakan yok; bir de buna güldü. Kendisi ile yaptığı en keyifli, eğlenceli muhabbetti bu. Herkesin bunları yaşadığının da farkındaydı, ama herkesin bundan keyif alamadığının da. Nihayet kapıyı çaldı, açılmasını beklerken heyecandan ayakkabısının tekini çıkarmıştı bile. Bu hali de çok komikti, ona da kahkaha atmak istedi ama atamadı çünkü bu sadece kendisi ile kendisinin anlayabileceği bir haldi. Kapıyı açtığında tek ayakkabısını çıkarmış ve kahkaha atan biri için ne düşünebilirdi. Şahsen böyle birine kapıyı açmış olsam bana ne kadar aşık olduğundan başka bir şey düşünmezdim. İnsan yaşadıklarının farkındalıkları üzere kurulmuş bir mekanizma gibi kusursuz işliyor. Ben de kendimi işlemeye devam ediyordum, tıpkı nakış işler gibi, parmaklarını hissetmez hale gelene kadar belki de. Kapı açıldı. Sonrası mı… En az kendisi kadar heyecanlı bir bekleyiş ve özenle karşılaştı. Bu onu , bir daha ama hep, ama her zaman mutlu eden yanıydı. O kapıyı açarken gülümseyişiyle içimi yıkayan, kanayan her yanımı tıkayan, kahkaha attığımda en güzelinden anlayan yanımdı çünkü. “Sevmek” dedi içinden ; neşeli yanını neşelendiren, hüzüne risk teşkil eden şey.. Ne hazır olabilirsin yaşamaya, ne hazır olda durabilirsin, sadece bırakabilirsin kendini, masmavi ılık bir akıntıya.. 07.03.2024 Perşembe 02:01 Hilal Taşpınar Koyuncu
·
49 görüntüleme
Ayşe Özalp okurunun profil resmi
Ama yaaa, geç kalmışım okumak da! Nasıl da güzel sever...
Ayşe Özalp okurunun profil resmi
Acaba sen mi kaçsan bi ;))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.