Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Işık, karanlıktan doğduğu sürece aydınlık hükmü kazanır. Güneşin hiç batmadığı bir yerde sokak lambası yakılır mı? Yakılsa bile ışığının kime faydası olur. Neticede ışığın hükmü kendi önünü aydınlatmak ile bilinir. Gökyüzüne dönük bir sokak lambasının sokağı neden aydınlatmadığı tartışılabilir mi hiç. O halde ışığa; "önünü görmeye yarayan bir materyal" dersek, ışık sayesinde önümüzü görerek bir çok tehlikeyi farkedebilir ve bu sayede korunabilir miyiz yani! İyi de hangi tehlike aydınlıktan doğmuş? Gündüzün gözünden kaçamayacığını bilen hangi kötülük geceye sığınmamış. O zaman bu bahsedilen ışık çokta faydalı bir şey değil, aksine seni kabak gibi tehlikenin ağzına atıyor. "Geçmişin geleceğe ışık olduğu " iddiasi üzerinden bakıldığında bu ışık gelecekte neyi görmüş bu zamana kadar da gelip bize haber vermiş! 1 saniye sonrasını görebilecek ışık bile icat edilemezken faraza edilmiş olması mukabilinde, kötülüğün yada iyiliğin sadece gelecekten gelebilmesi ihtimali üzerinde durmak; ışığın önünde dönüp duran sineğin ışığa raketle yapıştırılmasının ardından artık göremeyecek olan gözleri için ışığın hükmünü ehemmiyetsiz kılmaz mı. Bu durumda zarar görmemek için karanlıkta kalıp geçmişin tozlu sayfalarına karışarak birinin bizi ışık olarak kullanacağı günü beklerken çürüyüp gitmek mi gerek. Yada tüm bu risk teorileri ile uğraşmak yerine doğrudan doğruya ışığın bizzat kendisi biz olsak nasıl olur? Böylece neresi karanlıksa oraya dönerek kendi eksenimizde döndükçe döneriz. Bizle birlikte karanlıktan korkan herkes döndükçe döner. Döndükçe, tehlike biz durana kadar sadece bizi takip etmekle yetinir. Ta ki biz durana kadar! O zaman en büyük tehlike durmaktır! Karanlık aydınlatılmayı beklerken sadece bir noktayı aydınlatan ışığın önünde durmak körlüktür. Işığın ardından gelen sivri dişleri son bir kaç saniyede görmek, görmek demek olamaz. Durmadan dönmek gerek. Bir vakit sonra dahada hızlı dönmek gerek, görülecek ki artık bir vakit sonra sen o tehlikenin peşine düşmüş o senden kaçar hale gelmiş olacaktır. Belki de Şems-i Tebrizi ile Mevlana semah yaparlarken bize öğretmeye çalıştıkları şey de tam olarak buydu! Olamaz mı? Dönüp durmak delilik değil, evrenin döngüsüne delildir. Biri kaçar, biri kovalar. Kaçanda kovalayan da sonunda birbirini mizanda yakalar. O zaman kaçmak da gereksiz kovalamakta. Orada sorulacak tek soru kaçanı artık kaçırmaz, kovalayandan artık korkulmaz! Kimden kime kaçtın? Kimi kim için yada ney için kovaladın? Muhammet Çılgın ✍️
·
113 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.