Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Melafon - 1.Bölüm | "O bir canavar icadı"
wattpad.com/story/340223947... Fakirdik, cepleri paralarla taşan ama insanlığı, söküldüğü yerden eksilen birer çulsuzun tekiydik. -Fredric Her şey o gün can yoldaşım Raun ile benim ortaya bir fikir atmamızla başladı. Daha doğrusu beş kuruşsuzluğun canımıza tak ettiği bir olay yaşandı. Mart 1821 Baharın o tazeliği kasabanın dört bir yanını sarmıştı. Kiraz ağaçları çiçek açmış ve kırlardaki çiyler erimişti. Her yerde mutlu genç kızların gönlünü çalan bir güzellik vardı. Pencereyi usulca kapattım. Erzak odasına uğramak istemiyordum. Boş kaplar, ve çuvallarla karşılaşmak iki gündür aç kalan midemi doyurmayacağını biliyordum. Bir oraya bir buraya adımladım. Üzerimde bir halsizlik vardı. Ne yapmalı etmeli bugün eve vardığımda karnımı doyuracak kadar yiyecek bulmalıydım. Dışı büzüşmüş ve yıpranmış ayakkabıları giyip omzuma, içine dünyamı sığdırdığım çantamı taktım ve derme çatma bu kulübeden çıktım. Uğrayacağım ilk durak Raun'un yaşadığı gecekondu oldu. Kapının rengi solmuş ve birkaç yerinden başka tahta parçaları ile onarılmıştı. Neden bugün hayatımızdakiler gözüme daha çok çarpıyordu? Bir an kapıya uzanan kolum havada kaldı. Tereddüt ettim beni buna sevkedense Raun'un saygıdeğer eşi Melani idi(!). Geçen gün elinde çalı süpürgesi ile bir kovmadığı kalmıştı. Ona göre Raun'un aklını çelip boş ve hayali işlerle fakir olmasına neden olmuştum. Zorundaydım. Ve kapıyı çaldım. İçeriye kulak kabarttığımda, dar koridordan gelen çocukların ağlayış ve huzursuzluğunu işittim. Aç midem için bir kez daha utandım. Biz yetişkinler için bile acı vericiyken, Raun ve Melani'nin farklı yaşlardaki 8 çocuğu buna nasıl dayanırdı? Bir müddet bekledikten sonra tekrar çaldım. İçeride bir patırtı kütürtü koptu. Kapı hafif aralıkla yavaşça açıldığında karşımda Raun'u beklerken 4.numara olan 7 yaşındaki çocukla karşılaştım. Gözleri ellerime kaydı ve delik çoraplı ayaklarıyla sırtıma bakabilmek için birkaç adım attı. "Bakım Evinden gelen birisi misin? Yiyecek getirmeyi mi unuttun?" Ah.. Koca bir hiçlik cevabımdı. Bu uzayıp giden saliselerde Raun gözüktü kapının ardından. "4.numara sana kapıyı açmadan önce bize haber vermen gerektiğini söylememiş miydim? Kötü niyetli birisi gelseydi ne yapacaktın? Haydi doğru içeri, baban şimdi meşgul." Çocuk bükük omuzlarıyla içeriye sokuldu. "Fredric? Bugün seni buraya getiren nedir?" Açık sözlü bir insan olduğum için lafı hiç dolandırmadım. "İki gündür ağzıma tek lokma girmedi. Raun... Bir iş bulmam gerek, karın tokluğuna olsa da olur." Raun'un gözlerinden acı bir duygu geçti. Biz aynı kaderin ortaklarıydık. "Biliyorum işe ihtiyacın var. Ama bu kasabada soyu nereye dayandığı belli olmayan yetim ve öksüzleri işe almıyorlar biliyorsun. İçlerinde söz gibi tuttukları bu saçmalığa daha fazla ölü bulunmadan son vermeleri gerek." Omzuna elini koydu ve sıvazladı. Beni bahçenin dışına doğru yönlendirdi. Biz sessiz sedasız yarım adımlarla yürürken yanımızda iki çift parlak ve gıcır gıcır ayakkabılar durdu. Başımı gömdüğüm yerden kaldırdım. Karşımda kol kola girmiş göz kamaştıran bir çift vardı. Yanındaki hanımefendiye yan göze baktığımda kalbimin kayışları birer birer koptu. "Sefonya?" Adını telaffuz etmemden canı sıkkın gözüken Sefonya burun kıvırdı. Yanındaki çok sevgili aşığı ödlek, pinti ve gururlu Samr idi. Samr göğsünü ötmeye hazır bir horoz gibi daha da kabarttı. Ve o zor dönen dili ile öttü. "Sefonya güzelim, yanlış mı görüyorum bu senin bahsettiğin çocukluk arkadaşın ne idi F-r-rep..." Yanımda sinirden kıpkırmızı olan Raun öne atıldı. "Doğrusu Fredric. Elit bir adam diksiyon ve güzel konuşma dersinden kötü dereceli not aldığını bu kadar belli eder işte." Tüyleri diken diken olan kırmızı suratlı Samr deliye döndü. Ama Sefonya'nın bir sevdalı bakışı onu susturdu. O bakışa karşı kim karşı çıkabilirdi. Sefonya gür dalgalı sarı saçları ve pembe dantel süslemeli fırfırlı kabarık elbisesi ile bir prensesten farklı değildi. Zümrüt yeşili gözlerini hafifçe kısarak inci gibi dişlerini gösterdi. İnce bir tığ kadar ince ve narin sesi ile tam gözlerimin içine baktı. "Samr sevgilim, onlarla konuştukça yüksek seviyeni düşürüyorsun. Bir sonraki baloda babam bunun farkına varabilir. Ah, üzerine onların kiri sinmesin sakın canım." Kalbim iki yerinden sağlam bir darbeyle kırıldı. Gözlerim bir an dona kaldı. O nazik Sefonya idi. Beş kuruşsuzluğun canımıza tak ettiği bu andı.
·
1 artı 1'leme
·
81 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.