Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

“Lütfen bunu kabul et. Yapmış olduğun bu büyük iyilik bizim için çok değerli. Sana minnettarım.” “Rica ederim. Sadece insanlık görevi. Bu nedir?” Ondan cevap gelmeyince zarfı aralayarak baktım. İçinde tam beş yüz Singapur doları vardı. Bu yaklaşık üç bin Türk lirasına tekabül ediyordu. Zarfı kapadım ve adama geri uzattım. “Lütfen bunu kabul et. Yapmış olduğun iyiliğe karşılık küçük bir hediye sadece,” dedi. Adamın elini tutarak avucunu açtım ve zarfı koydum: “İyilikler karşılıksız yapılmalı. Arkadaşınıza yardım ettiğim için para ya da hediye almak benim kendime olan saygımı yitirmeme neden olur. Yardıma ihtiyacı olan kim olursa olsun, eğer oradaysam hiçbir karşılık beklemeden elimi uzatırım.” Adam aslında çok iyi niyetliydi ancak söylediklerim karşısında bana para uzattığı için yapmış olduğu davranıştan utandığını belli eden bir yüz ifadesine büründü. “Gerçekten çok teşekkür ederim. Yanlış anlamanı istemezdim. Sen nerelisin?” “Türküm.” “Vay, gerçekten mi? İstanbul mu yoksa?” “Evet, İstanbulluyum.” “Ne muazzam şehir ama! Üç kez gittim. Şey, hiç değilse bizimle öğlen yemeğine gel lütfen. İşin yoksa çok memnun oluruz.” Onun bu teklifini geri çevirmenin kabalık olacağını düşündüm. Daha bir iki gün önce Myanmar’ın bir dağındaki kabile evinde, avladıkları değişik hayvanlardan yaptıkları çorbayı ahşap barakanın içinde yarı çıplak insanlarla birlikte içerken, şimdi medeniyetin beşiği, gökdelenler şehri Singapur’da şık giyimli modern insanlarla birlikte ultra lüks bir restoranda gurme yemekler yiyordum. Yaşadığımız hayat tam olarak böyleydi. Lezzetinden yemeye doyamadığın zehirli bir meyve gibi. Yapılan iyilikler bumerang misali hayatımızın farklı dönemlerinde mutlaka misliyle geri dönüyordu. Kötülükler de keza. Myanmar’ın dağında hediyeler dağıttığım çocukların gülüşlerini görüyordum yediğim gurme yemeklerin konulduğu tabakların üzerinde. Bu hayatı biz seçmemiştik. Onu bizler zihnimizde yarattık. Düşüncelerimizle,davranışlarımızla ve tutkularımızla şekillendi dünyamız. Singapurlu holding sahibi girişimciler ellerini omzuma atarak hikayeler anlatırken, İnle Gölü’ndeki yarı açık ahşap barakalarda tahta kaseler içinde köstebek yiyen çocukları ve Lübnan’ın Suriye sınırında toprak zeminde yalınayak patlak toplarla futbol oynayıp çadırlarda uyuyan çocukları düşünüyordum.
Sayfa 150Kitabı okudu
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.