Uzun bir yırtmaçla göründü önce
Aralığı insanın ilgisini kamçılayan
Daracık kapısı gibi kuytu evlerin
Derin bir giz kokusuydu yayılan
Yürüdükçe, bacaklarının rüzgârlı ırmağından.
Sonra bir geniş kemer takti beline
Üstüne bluzunun, hiçbif şeyi tutmayan
- İnceliğini mi göstermek istemişti bize
Kalçalarını mı yoksa süslemişti ustaca-
Garip bir hazla devindirip gövdesini
Topuklarının sesiyle uyumlu ve kendine hayran
Bir bağışmış gibi geçti hergün
Hep aynı saatlerde sokağımızdan
Açarak yoksul perdesini ufkumuzun.
Birer kuş yuvasıydı koltukaltları
İnce giysiler içinde oynattıkça kollarını
Gözlerimizin iki haylaz serçe gibi
Konup konup kalktığı.
Bilmem ki neyin uyumuydu arayıp durduğu
Gömleğiyle değişen boyasında gözlerinin
Neydi bulduğu
Çantasıyla ayakkabısının uyuşan renginde.
Hergün yeni bir biçime giren
Saçları, yürüyüşü ve giysileriyle
Sürekli bir değişimin simgesiydi
Bir türlü kimliğini bulamayan.
Donuk bir öfkeyle bakardık ardından
Karmakarışık duygular içinde bocalayıp durarak
Horlanmış, küçümser ve kıskanç
İmrenerek yine de alttan alta
Bizden uzak bir dünyanın ışıklı gerçeğine...