Gönderi

503 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 90 days
Eleştirel kuram Frankfurt Okulu ile doğar ve temel tezleri Theodor W. Adorno ve Max Horkheimer tarafından yazılan Aydınlanmanın Diyalektiğinde geliştirilir. Bu metin 2. Dünya Savaşı ve özellikle Almanya’da Nasyonal Sosyalizmin ve Sovyetler Birliği’nde Stalinizmin yükselişi çevresindeki teknik, ekonomik, siyasal ve sosyal çalkantıların özel bağlamında yazılmıştır. Yazarlar yalnızca devrimlerin başarısızlıklarını değil, aynı zamanda Avrupa’da faşizmin yükselişini ve yerleşmesini de dikkate alırlar. Eleştirel Marksizmleriyle yaşamın tüm alanlarını sömürgeleştiren pazar mantığını dar bir ekonomizme indirgenmeden, daha küresel açıdan değerlendirirler. Kitle kültürünü, kültür endüstrisi açısından incelemeyi önerirler. Onlar için kitle kültürü, kültür endüstrisini aşıp onun üzerinde egemenlik kuran ekonomik güç tarafından yukarıdan yönlendirilir. Bireylerin artık dilleri ya da devinimleri, hatta duyguları bile kültür endüstrisince ilan ederler. Kültür endüstrisinin etkilerini serileştirme, tekbiçimleştirme ve işbölümü süreçleri üzerinden tanımlarlar. Kültürel ürünlerin tekbiçimleşmesine, bireylerin tekbiçimleşmesinin ve bireysellik saltanatının ortaya çıkışınının eklediğini belirtirler. Bu teze göre yükselen medya, zayıf bireylerin bilinçlerinde, eleştirel bir biçimde özümseyemedikleri imgeler ve söylemlerle işler. Bireyler de artık kitle medyası ürünlerine etkin bir biçimde direnemezler. Buradaki sorun medyanın sonsuz gücü üzerinde durmaktan çok, özneleri “zayıf bireyler” durumuna getiren süreçleri saptamaktır. Kültür endüstrileri karşısında bireyler bugünde olduğu gibi eleştirel yorumlama yetisinden yoksun, medya iletilerine direnemeyen varlıklara indirgenir. Adorno ve Horkheimer çoğu kültürel ürünün pazarın kural ve kısıtlamalarına uyduğunu belirtirler. Böylece kültür endüstrisi ideolojik işlevini yerine getirir. Ancak bundan da öte kapitalizmin “araçsal akılcılık” yoluyla hedeflediği tüm isteklerin bastırılması ve bireylerin kendilerini yalnızca birer emek aracına dönüştürmesidir. Bu açıdan Adorno ve Horkheimer emeği savunan geleneksel Marksizmden ayrışırlar. Onlar için yabancılaşma, makineleşmiş, tekdüze işlerde aynı zamanda gösteri ve “uyumlu, ideal, mutluluk” modeliyle tüketime dayalıdır. Böylece kültür endüstrisi, bireylerin gereksinimlerini, tutumlarını ve davranışlarını biçimlendirir. Yalnızca mallar ve hizmetler değil; sanat, siyasi görüşler, insan yaşamı da derinlemesine dönüştürülür. Bireyler yalıtılıp ayrıştırılır, nesneleştirilir, sonra da tek bir konformist kitle durumuna getirilir. Buna kapitalizmin bu aşamasının özelliği olan kitleselleşmeye zamanın boş zamanın ve işin çılgınca tüketilmesinin eşlik ettiği düşüncesi de eklenir. Bu durumda üretilen koşullandırma, yeni bir totalitarizmi andırır. Bu tezler Frankfurt Okulu’nun eleştirel teorisinin üzerine kurulduğu temeli oluşturur ve karmaşık bir yanlış anlama pahasına, Kültürel Çalışmalar da dâhil olmak üzere 1960’larda ve sonrasında gelişen tüm bir düşünce akımı için bir kuramsal gönderge oluşturur.
Geleneksel ve Eleştirel Kuram
Geleneksel ve Eleştirel KuramMax Horkheimer · Yapı Kredi Yayınları · 200523 okunma
·
38 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.