Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Otobüs makilerle kaplı yamaçların arasından, mahmur birinin yürüyüşü gibi, yorgun ve sessizce salınarak ilerliyordu. Çağlar öncesinin bir İon kentine doğru, Ege Denizi’ne, sardunya ve begonvil bezeli bahçeler, taştan evler ve zeytin ağaçları ile dolu köylerin olduğu, ıtır kokan sahil kasabasına doğru. “Eskiden kıyıyı takip eden yoldan gidilirdi, şimdi böyle dağların, tepelerin arasından, doğru dürüst bir şey göremeden gidiliyor,” diye düşündü Fikret. Rüzgâr güllerini gördü uzakta, çocuk odasında yerlere saçılmış duran oyuncaklar gibiydiler. Henüz kasabaya varmamışsa da, gördüğü şu top top tepeler, koyu yeşil renkli makiler bile çocukluğunun gözlerinin önünde canlanıvermesine yetmişti. “Köyün meydanında, köprü başında toplanırdık. Artık top mu oynanacak, misket mi, ya da saklambaç, orada karar verilirdi. Geceleri ise hep saklambaç oynardık. Arkasına saklandığım bir bitkinin önünde veya köyün aşağılarında bir sokakta son sürat koşarken babam çıkıverirdi karşıma.” Aniden karşısına dikilen babasını düşündü. Uçları yukarı kıvrık gür kaşları, öfkeyle sıkılmış yumruklarıyla gecenin içinde bir dev halini alırdı. “...Oyunun bitişi.” Sonraları, yaşı ilerledikçe köy sınırlarını aşıp, kasabaya gitmeye başladıklarını hatırladı, Alaçatı ya da Ilıca’ya. Kahvede çay ve oralet içtiklerini, deniz kenarında oturup birbirlerine uzaktaki adalar hakkında türlü efsaneler anlattıklarını. Bu sırada otobüs camından görünen manzarada makiler azalmış, zeytin ağaçları artmıştı. Cümbür cemaat zeytin toplamaya gittikleri zamanlar canlandı zihninde; annesi, teyzesi, eniştesi, kuzenleri. Bütün gün zeytinler arasında geçerdi. Annesi yanında erzak getirir, öğle saatinde yere geniş bir örtü serilir, herkes örtünün üzerine oturur yemek yerdi. Neşeli bir hava hatırladı, güzel yüzler. İnanamıyordu aradan bunca yılın geçtiğine, hem de birdenbire, apansız geçiverdiğine inanası gelmiyordu. Otobüs, otoyoldan çıktı. Tam karşıda, hoş bir kavisle uzanan kasabayı gördü. Hatırladığına yahut hayal ettiği manzaraya hiç benzemese de güzeldi yine de. Beyaz taş evler, palmiye ağaçları, mor ve pembe begonviller ile insanın içini yumuşatan bir görünüme sahipti kasaba. Fakat çok büyümüştü. Hayret etti. Otobüs usul usul ilerleyip kasabanın içine girdi. Binalar inanılmayacak derecede artmış, yollar genişlemiş, kavşaklar yapılmış, her tarafta dükkânlar, süpermarketler açılmış ve bu haliyle kasaba handiyse bir şehir olmuştu.
·
75 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.