Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Hayatın Anlamı
4.Kısım Insan kendi kaderini kendisi mi çizer? Wittgenstein'ın diyebileceği gibi, "hayat" sözcü- ğünü tıpkı "domates" sözcüğü gibi tekil halde üreten dilbilgimiz tarafından büyülenmiyor muyuz? Dilimizin belki de yalnızca do- ğası gereği şeyleştirmesi nedeniyle bir "hayat" sözcüğümüz var. Öz', dilbilgisince ifade edilir" der Wittgenstein. Bireysel bir yaşantı be seplar bir bütune tekabül etmez/Kimi inordu kendi yapan tısını baştan sona mükemmel bir hikâye gibi gördüğü doğrudur ama herkes kendini böyle düşünmez. O halde, tek bir bireysel yaşantı bile tutarlı bir bütün oluşturamıyorken milyonlarcası bunu nasıl yapacak? Hayatın bir bulmaca oluşturmak için bile yeterli bir endamı kesinlikle yok/ "Hayatın anlamı", hayatın "bütününün oluşturduğu anlam" manasına gelebilir ve bu durumda doğumun ve klog dansının ger- çekte tek bir anlamlı bütünün suretleri olarak görülmesi gerekirdi. Bu, bir insanın en güzel ve iyi bütünleştirilmiş bir sanat yapıtın- dan bekleyebileceğinden bile fazladır. En heybetli tarihsel anlatı- lar dahi, her şeyi mutlak manada anlamlandırabileceğini tahayyül etmez. Marksizmin, misk kedisinin anal koku bezleri hakkında söyleyeceği bir şey yoktur ve bu sessizlik bir ihmal sayılmaz. West Yorkshire Şelaleri hakkında resmi bir Budist görüş yoktur. İnsan hayatında her şeyin tutarlı bir modelin parçası olması çılgınca ve ihtimal dışıdır. Öyleyse onun neredeyse tamamı için böyle tutarlı bir model geliştirmek uygun mudur? Veya "hayatın anlamı" daha ziyade "hayatın 'asıl anlamı" olabilir mi? Yani hayatın bütününün oluşturduğu değil de, o bütündeki aslolan ögeye dair bir anlam olabilir mi? "Hayatın anlamı acı çekmektir" gibi bir ifade acı çek- menin hayatın bütünü ya da amacı olduğunu değil, en anlamlı ve temel niteliği olduğunu ima eder. İnsan hayatı hakkındaki tüm üstifadelerin anlamsız olduğu varsayımının kendisi anlamsızdır. Nietzsche'nin, Götzen-Dämmerung oder Wie manmit demHammer philosophiert isimli kitabında yer alan, hayatın kendi içinde değerli ya da değersiz olarak yargılanamayacağı çünkü bunu belirlemek adına başvurmak zorunda olduğumuz ölçütlerin hayatın birer par- çası olduğu şeklindeki argümanına yakındır. Aşina olduğumuz gerçeklik parçalarından, aşina olmadığımız ger- çeklik parçalarına makul çıkarımlarda bulunabiliriz. Bu, her şeyi görme meselesi değil, yalnızca tipik olanı tipik olmayandan ayıra- bilecek kadar görme meselesidir. İnsanlık durumu gerçekliğini reddedenler küresel ısınmayı da reddeder. Hiçbir şey, bir türü kendi yok oluş ihtimali kadar etkili biçimde birleştiremez. Hiç değilse ölümde bir araya geliyoruz. Eğer hayatın anlamı insanların ortak "amacında" mevcutsa, bu amacın ne olduğu konusunda hiç kuşku yok gibidir. Herke- sin, uğruna çaba harcadığı şey mutluluktur. "Mutluluk" elbette ki manik sırıtmaları ve rengarenk bir ceket içinde tepinerek dans etmeyi çağrıştıran çelimsiz, "tatil kampı" türünde bir sözcüktür. Fakat Aristoteles'in Ethika Nikomacheia'da kabul ettiği gibi, ne- den mutlu olmayı aradığımızı makul biçimde soramamanız bakı- mından, mutluluk insan hayatında bir referans çizgisi olarak işler. Genel olarak para ya da iktidar gibi, başka şeylere yönelik bir araç değildir. Daha ziyade itibar görme isteğine benzer. Mutluluğu ar- zulamak, doğamızın bir parçası gibi görünür. Öyleyse burası bir çeşit temel sınırdır. Sorun, mutluluğun son derece belirsiz olması- dır. Mutluluk bazen bir zihinsel durum olarak görülür. Fakat Aristoteles'in anlayışı bu değildir, Onun, genellikle "mutluluk" olarak çevirdiğimiz yaşam kalitesi kavramı yalnızca içsel bir oluş koşulunu değil, belirli şekillerde davranma eğilimini de kapsayan bir ruhsal durum olarak tanımlanabilir. Ludwig Wittgenstein'ın bir defasında belirttiği gibi, en iyi ruh görüntüsü vücuttur. Eğer birisinin "ruhunu" gözlemlemek isterseniz onun yaptıklarına ba- kın. Aristoteles'e göre mutluluğa erdemle varılır ve erdem her şeyden önce zihinsel bir tutumdan ziyade toplumsal bir pratiktir/ Mutluluk özel bir gönül rahatlığı değil, pratik bir yaşam biçiminin öğesidir. Bu teori uyarınca birinin davranışını belli bir zaman bo- yunca izleyebilir, daha ikici bir insanlık modelinde yapamadığınız şekilde "O mutlu biri" diye haykırabilirsiniz. Ve bunun için o kişinin gülümsemesi ya da hoplayıp zıplaması da gerekmez. +Genelde insanlar kendilerini iyi hisseder ya da hissetmez ve genel olarak durumun farkındadırlar. Fakat yanlış bilinç denen şe yin buradaki etkisini kesinlikle kapı dışarı edemezsiniz. Bir köle, davranışı onun hoşnut olmadığını açığa vuruyor olmasına rağmen keyifli ve hoşnut olduğuna kanmış olabilir. Sefaletimizi rasyonel- leştirmeye yönelik kayda değer kaynaklarımız vardır. Fakat me- sela şaşırtıcı biçimde, İrlandalıların yüzde doksan ikisi anketörlere mutlu olduğunu söylediğinde onlara inanmak dışında yapacak bir şey yok. İrlandalıların yabancılara karşı güler yüzlülük geleneği- nin olduğu doğrudur ve belki de bu yüzden yalnızca anketörlerin mutlu hissetmesini sağlamak için mutlu olduklarını söylüyorlardır. Fakat onların söylediğini kabul etmemek için gerçek bir sebep yok. Bununla birlikte, pratik ya da Aristotelesçi mutluluk duru- munda, kendini kandırmanın tehlikeleri daha büyüktür. Hayatı- nızı erdemli biçimde yaşadığınızı nasıl bilebilirsiniz? Burada bir dost ya da bir gözlemci sizden daha güvenilir bir yargıç olabilir.
·
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.