Gönderi

Müctehid Hukukçuların İhtilaf Sebepleri
Son devir İslâm hukukçularından Suriyeli Ebû'l-Feth el-Beyânûnî, müctehid hukukçuların ihtilaf sebeplerini şöyle sistematize etmektedir. a-Şer'î nassın sabit olup olmamasında ihtilaf. aa-Mestûrun haberinin hükmündeki ihtilaf. Mestûr, yani hâli bilinmeyen hadîs ve haber râvîleri, ulemâdan bazısına göre âdil sayılır, bazısına göre sayılmaz. bb-Mürsel hadîsin hüccet olup olamayacağı mevzuundaki ihtilaf. İmam Ebû Hanîfe'ye göre mürsel hadîsler, yani ilk râvînin bildirilmediği hadîsler hüccettir. İmam Şafi'î'ye göre değildir. cc-Râvînin rivâyet ettiği bir hadîsi inkâr etmesi hâlinde, bu hadîsle amel edilip edilemeyeceği mevzuundaki ihtilaf. İbn Cüreyc, "Kadın, velisinin izni olmaksızın nikâhlanırsa, bu nikâh bâtıldır" hadîsinin râvîlerinden olan Zühri'ye, sonradan bu hadîsi sorduğunda, bilmediği cevabını almıştır. Bu sebeple İmam Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf, bu hadîs ile amel etmemiş; diğer müctehidler etmişlerdir. b-Şer'î nassların anlaşılmasındaki ihtilaf. aa-Nassın kendisinden kaynaklanan ihtilaf. Bazen lafzların farklı mânâya gelmesi hâlinde, çıkarılacak hüküm de farklı olabilmektedir. Nitekim kur kelimesinin mânâsı hakkında sahâbeden, hayz, temizlik ve her ikisi olmak üzere üç mânâ nakledilmiştir. İmam Ebû Hanîfe hayz, Şâfi'î de tuhr (temizlik) mânâsı vererek iddeti tesbit etmişlerdir. Zira boşanmış kadının ıddeti üç kur beklemekledir. Hanefi'de talâktan sonra üç defa hayz görüp üçüncü hayz bitince iddet biter. Şafi'î'de ise, talaktan sonra gördüğü hayzı takip eden temizlikten itibaren üçüncü temizliğin sonunda iddeti biter. bb-Müctehidin kendisinden kaynaklanan ihtilaflar. İnsanların anlayış ve kavrayışları farklıdır. "Beni Kurayza yurduna girmeden ikindi namazını kılmayın!" hadīsindeki hitâbı, sahâbeden bazısı mutlak, bazısı ise menzile çabuk varmaktan kinâye görmüştür. c-Nassların arasını cem' ve birini diğerine tercihteki ihtilaf. Birbiriyle teâruz, yani çatışma hâlinde gibi görünen iki nassın cem' ve te'lîfi; icabında da birisinin tercihi lâzımdır. Bu da yapılamıyorsa, tevakkuf edilir, yani hüküm vermekten kaçınılır. Bazı müctehidlere göre, önce deliller arasında tercih yapılır. Bu mümkün olmazsa neshe hükmedilir. Bu da mümkün olmazsa cem' ve te'life gidilir, yani deliller biribiriyle uzlaştırılmaya çalışılır. d-Bazı istinbat kaynaklarındaki ve usûl kâidelerindeki ihtilaflar. Nitekim Medîne halkının ameli, İmam Malik cihetinden hüccettir. İstihsan, İmam Ebû Hanîfe'nin usûlündendir. Hîle-i şer'iyye de Hanefi ve Şafi'îler cihetinden delildir. Ebû Hanîfe'ye göre mefhum-ı muhâlif ile amel edilemez. Yine Ebû Hanîfe'ye göre, âmm (umumî) bir nass ile hâs (hususî) bir nassın teâruzu hâlinde, tarih cihetinden tercih yapılamazsa, âmm, hâs üzerine hamledilmeyeceği gibi; mutlak da mukayyed üzerine hamledilmez. İmam Ebû Hanîfe, rivayet ettiği hadîsin hilafına amelde bulunan râvînin sözüne değil, ameline bakarak hüküm verirdi.
Sayfa 202Kitabı okudu
·
14 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.